28 Haziran 2010 Pazartesi

2010 DÜNYA KUPASI

Her futbol severin 4 yıl sabırsızlıkla beklediği Dünya Kupasında grup maçları bittiğinde neredeyse herkes "kontrollü futboldan" nefret eder hale geldi. Futbolun şov olduğunu düşünen ve göze hoş gelen maçlar izlemek isteyen herkesin unuttuğu tek şey endüstriyel futbolun başta teknik direktörler olmak üzere futbolcular üzerindeki baskısıydı.
Her takım savunma yapmayı öğrenmek zorundaydı ve elinden geldiğince savunmaya önem veriyordu. Grup maçlarının sürprizlere açık olduğu gerçeği ve yemeden atılacak bir gol ile alınacak galibiyetin hatta bazen alınacak beraberliğin kendilerini ikinci tura çıkaracakları düşüncesi kısır bir futbol izlememizin nedeni. Yine de bir futbol sever olarak daha iyi mücadele beklemek bizim hakkımız. Maç gollü olmayabilir ama oynanan bu kontrollü futbol ekran başındakileri başka arayışlara itmeye neden oluyor. Vuvuzela işkencesini hiç saymıyorum bile...
Fransanın, İtalyanın grup maçları sonunda ülkelerine dönmeleri sürpriz değil. Turnuva başında eski günlerin hatırına şans tanıyan kişiler bile oynadıkları futbolu görünce aldıkları bu sonucu gayet doğal bir sonuç olarak yorumluyordur.
Bana göre farklılığını ortaya koyan tek takım var o da ŞİLİ. Oynadıkları futbol benim hoşuma gitti. Brezilya beklediğim hücum futbolunu ortaya koyamadı. Arjantin ise ciddi anlamda orta sahada yaratıcı oyuncu sıkıntısı yaşıyor. İspanya ise bir çok kişi tarafından favori gibi gösterilse de favoriye yakışan oyundan uzak. Almanya her zamanki gibi mekanik oyun anlayışı içinde. Hollanda sonuç almasına rağmen tad vermeyenlerden.
Bugüne kadar oynanan maçlardan sonra benim öngörüm Brezilya- Arjantin finalinin ufukta görüldüğüdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder