31 Mart 2010 Çarşamba

ARKAS -HALKBANKASI MAÇLARI İZLENİMİM


Aroma Erkekler Voleybol Liginde playoff 1. tur karşılaşmasında Arkas- Halkbankası eşleşmesinin galibi Fenerbahçe'nin rakibi olacağından olası rakibimizi daha iyi tanımak için İzmir'de oynanan iki maçı da salonda izledim.

Voleybol maçlarının Yayın Hakkına sahip olan D Sporun bu karşılaşmaların oynanacağından haberi yoktu galiba yoksa yayıncı kuruluş bu maçları banttan yayınlamayı bile düşünmüyorsa neyi düşünür acaba ?

Ankaradaki ilk maçı 3-2 Halkbank kazanmıştı. Şaşırmıştım. Arkasta pasör Hüseyin belfıtığından dolayı ameliyat olmuştu. Arkas'ın Hüseyin'in yokluğunu çok arıyacağını tahmin ediyordum ama yine de Halkbank'a şans vermiyordum.

Yarı finale kalmak için oynanacak üç maçta iki galibiyet gerekiyordu ve ligi Arkas üst sırada tamamladığı için oynanacak iki maçta Arkas'ın sahasında yani İzmir'de oynanacak ve Arkas'ın seyirci avantajı olacaktı.

Arkas salona "WELCOME TO ARKAS HELL" pankartı asmıştı. Ertesi gün Halkbank tribününde(Halkbankası çalışanları olduğunu tahmin ettiğim takım elbiseli kravatlı ciddi beyler, bayanlar vardı) "CEHENNEMİNİZİ SÖNDÜRMEYE GELDİK." pankartı vardı...

İlk günkü maçın ilk setini izleyemedim. Trafiğe takılma ve park yeri aramak yüzünden salona geç girdim. İlk set bitmişti. İkinci set başlamak üzere idi.

Halkbank servis karşılayamadığı gibi doğru dürüst blokta yapamadı hücum da. Yani bu sette çok kötü idi. Nitekim açık ara seti verdi.Üçüncü sette nispeten toparlandı Halkbank. Ve bu seti aldı. Son sette ise 13-11 Arkas önde iken Sinan bir sayı aldı. Sevindi. Hakem Sinana sarı kart verdi 14-12 oldu ve servis Arkasa geçti. Bir iki daha tartışmalı pozisyon oldu ve hakem takdir hakkını hep Arkastan yana kullandı. Halkbank o kadar basit hatalar yaptı ki maçı alabileceğine dair hiç kimseye umut vermemiştir herhalde.

Dünkü maçta ise daha iyi bir Halkbank vardı. İlk 3 set uzatmalarda bitti. Setlerin sonunu Arkas daha iyi oynarken Halkbank çok basit hatalar yaptı. Yanılmıyorsam ikinci sette Sinan setin sonlarında iki kez öyle basit manşet hatası yaptı ki set gitti. Zaten dün Halkbank coach'u da Sinan'ı çok fazla oyunda tutmadı. Uzatmalara giden ilk iki seti Arkas almıştı. 3 sette Arkas maç sayısı attı ama Halkbank uzatmayı sağladığı gibi seti de almayı başardı. Ama son sette kafa kafaya giden set 20 li sayılarda girerken Halkbank'ın yaptığı basit hata ve yine bir iki hakem kararı ile açıldı ve seti 25-22 maçı da 3-1 Arkas aldı.

Arkas pasör Hüseyin'i çok arıyor. Yerine oynayan Ceyhun'a tüm oyuncular deyim yerinde ise fırça attıkları için çocuk eziliyor pas atamıyor. (Antrenör yerine oyuncu oyuncuya fırça atarsa bu da doğal olur.)

Burutay yine sadece servis için oyuna alınıyor. Kadir CİN ile Emin GÖK iki maçta da oynamadılar, sakatlar mı bilemiyorum. Bülent oynadı ama iyi değildi.

Mezsaros manşeti iyi bir oyuncu, arka alanda iyi de defans yapıyor. Etkili de servis atıyor. Hücumlarda özellikle arka ortadan iyi sıçrıyabiliyor ama bloğa yakalanabilen bir oyuncu.

Nuri bana göre Türkiye'nin en iyi liberolarından biri ilk maç 28/7 olan manşet hatası dünkü maçta 37/3 olmuş (Şunu da söyliyeyim Halkbank bayağı iyi servis attı)

Dünkü maçta görünmeyen kahramanlardan biri Gökhan'dı. Blok yaptı etkili servis attı, ortadan hücumda sayı aldı. Bence çok iyi idi.

A. Toçoğlu'da her zamanki gibi iyi servis attı(16 servis de 4 hatası var ama) ve 4 blok yaptı.

Bana göre Arkas'ın zayıf halkası KİKE. Halkbank ne zaman servisi onun üzerine yıktı sayı aldı ama ne gariptir bunu sürekli yapmadılar. Israrla en iyi manşete sahip Mezsaros ile Nuri'ye atmaya devam ettiler.

Oyun olarak çok kaliteli ve zevkli bir maçtı bana göre. Halkbankasının yabancısı MOON'un özellikle ortadan yaptığı smaçlar izlenmeye değerdi. Orta oyuncuya verilen pas gibi gözüküyordu ama o 6 numaradan gelip vuruyordu. Halkbankta bir de 18 numara oynayan Serhat adlı oyuncu dikkatimi çekti. Pasör çaprazı oynadı istatistikleri % 38 lerde ama maç içinde etkili gözüktü

ARKAS oyundan kolay kolay kopmuyor. Hem Arkasın oyun anlayışı hem de hakem lobisi dikkate alınmalı diye düşünüyorum.

29 Mart 2010 Pazartesi

HAYATA TUTUNMAK

Ligin boyunun kısaldığı günleri yaşıyoruz. Fikstür avantajımız var, 2. devre işimiz kolay diye düşündü çoğumuz. Ancak futbolcularımız rahat rahat şampiyonluk istemediklerden olsa gerek işi bayağı bir zora soktular. Bugün sadece Ligin 2. devresindeki ilk derby maçımızı oynamayacaktık, şampiyonluk yarışında olup olmadığımızı da görecektik.
10 Senedir Kadıköy'de yenmek alışkanlık yapıyordu. Ali Sami Yen'de de genelde başarılı sonuçlar alıyorduk. Ama bugünkü maç her iki taraf için de "hayata tutunmak" anlamına geldiği ve 6Saray'ın Kadıköy'deki maçın rövanşını alma isteği içinde olmaları nedeniyle zor geçeceğini düşünüyordum. Üstelik Emre Belözoğlu gibi orta sahada dinamo gibi çalışan ve takımı ileri doğru oynatan oyuncumuz sakatlığı nedeniyle oynayamayacaktı.
Maçı bana göre çok iyi ve akılcı oynadık. Rakibe geniş alan bırakmadık. Topa hakim olarak oyuna da hakim olduk. Üstelik oyunun temposunu da belirledik. Ayağa paslarla istediğimizi yaptık. Rakibe maç boyunca sadece 2 kez pozisyon verdik. Son dakikadaki Keita'nın şutunda Volkan gerçektende dediği gibi dünyanın en iyi 10 kalecisinin yapacağı gibi bir kurtarış yaptı. Ama hala bana göre en iyi 10 kalecisinden biri değil...
Hakem Cüneyt ÇAKIR maçı hakkını veremedi. O kadar korkaktı ki bir kaç pozisyonda her iki takıma da avantaj uygula(ya)madı. Maçın bitişini neden 5 dakika uzattı. O dakikaya kadar 4 oyuncu değişikliği yapılmış ve sadece Alex'e atılan su nedeniyle oyun durmuştu. Dört oyuncu değişikliği 2 dakika Alex'in pozisyonu nedeniyle de 1 dakika verse en fazla 3 dakika uzatması gerekirdi. Ama beyefendinin canı 5 dakika istedi... Yan hakemler iki farklı anlayışın göstergesi idi adeta. Bizim ofsayt olmayan atağımız kesilirken onların ailece ofsayt olan akını devam ettiriliyordu.. Uzatmanın son dakikasında Lugano'nun çok gereksiz yaptığı harekete "penaltı" vermemesine şaşırdım doğrusunu söylemek gerekirse...
Selçuk... Selçuk ... Selçuk... Bu oyuncunun tribünle arası hiç bir zaman iyi olmadı. Bana göre yetenekli ve istikrarlı bir oyuncu. Ancak tribünlerimizin başka oyuncularımıza gösterdiği toleransı, hoşgörüyü esirgediği bir iki oyuncumuz varsa bunlar Selçuk ve Denizdir. Umarım bu gol Şampiyonluğun habercisi olduğu kadar Selçuk ile tribün arasındaki buzların eriyeceğinin de işareti olur.

28 Mart 2010 Pazar

FENERBAHÇE ACIBADEM- BEŞİKTAŞ

Fenerbahçe Acıbadem sezon başından bu yana oynadığı tüm maçları kazandığı ve bugüne kadar oynadığı 35 maçta sadece 5 set verdiği için herkes 3-0 lık sonuçtan emindi. Ancak bugün oynadığımız oyunu görünce açıkçası Cannes'daki Dörtlü Final için endişelenmeye başladım.
Oyunculara yükleme yapılabilir, oyuncular akılları Dörtlü Finalde olduğu için konsantrasyon sorunu yaşayabilirler ama tüm bunlar bu kadar kötü oynamamıza neden olamaz. Anlamakta zorlandığım birşeyler var.
Bu takımın en etkili olduğu şey iyi servis atmaktı. Beşiktaşa karşı bile etkili servis kullanamadık desem yeridir. servis karşılamamızda zaten sorun olduğunu biliyorduk. Nihanın manşetlerine çok güvenemiyorduk. Natinin manşetinin iyi olması bizi rahatlatıyordu. Zateb De Brandt'da Seda arkada iken manşet alamadığı için genelde Songül ile değiştiriyordu. Ama son maçlarda tek kelime ile döküldük manşette. Savunmalarımız da aksadı. Manşeti iyi alamadığımız için pasörlerimiz de iyi oyun kuramadı.
Seda da Eda da hücumda çok aksadılar. Zaten istatistiklerde de açıkça görülüyor bu. Seda 21 hücumda 5 sayı %24 ile Eda 14 hücumda 5 sayı %36 ile oynamış ki ikisi için de bu rakamlar normal değil. Gamova ile Nati her zamanki gibiydiler.
Naz. Kalitesini inkar edecek biri olacağını düşünmüyorum. Ama nedendir bilinmez şu aralar eski formundan oldukça uzak. Bu durumda Dörtlü Finalde süre alabileceğini düşünmüyorum. Ancak iyi bir Naz'ın Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Kupasını almamıza katkısının çok fazla olacağını da biliyorum.

27 Mart 2010 Cumartesi

AROMA ERKEKLER LİGİ PLAYOFF 1. KARŞILAŞMALAR

Aroma Erkekler Voleybol Liginin Playoff karşılaşmaları bugün başladı. Mayıs ayı sonunda Milli takımın Avrupa maçları olduğu gerekçesi ile voleybol federasyonu Playofff statüsünü değiştirerek ilk 4 e kalan takımların 2 devreli lig usulü karşılaşmasını önerdi ancak takımlar karşı çıkınca 1-8, 2-7, 3-6 ve 4-5 ile karşılaşması ilk turda 2 galibiyet alan takımın yarıfinale kalması yarı final ve finalin ise 3 maç alanının kazanması ile bitmesi konusunda anlaşıldı.
Ve bugün Playoffların ilk maçları oynandı. Oynanan maçlarda ;
Maliye Milli Piyango : 0 FENERBAHÇE : 3
Halkbank : 3 Arkas : 2
Sosyal Güvenlik Kurumu : 3 İstanbul Büyükşehir Belediye : 1
Galatasaray : 1 Ziraat Bankası : 3
Fenerbahçe maçı hariç olmak üzere diğer maç sonuçları beni şaşırttı. Fenerbahçe maçının skoruna şaşırmadım ama kadroya şaşırdım. Liberoda Serkan yerine Cengizhan'ı orta oyuncu olarak da Özkan yerine Cem Kurtar'ı tercih etmiş Demeter. Özkan yerine Yasin değil de Cem Kurtar'ın tercih sebebi ne acaba. Gardner ve Coskoviç'in hücum yüzdeleri çok düşük. Divis ise 18 de 11 %61 le oynamış.Emre yine iyi blok yapmış takım olarak 11 blok yapmışız 5 i Emreden. Hücumda da iyi imiş. 12 hücumda 8 sayısı var.
Halkbankasının iyi takım olduğunu , Arkas'ın da pasör Hüseyin'in sakatlığı nedeniyle sorun yaşadığını biliyorum. Arkas'ın rakibimiz olacağından bir maç fazla oynamasını istemiştim ama yine de Arkas'ın Halkbankasını yeneceğini düşünmüştüm. Ama 1 saat 46 dakika süren maçı 3-2 kaybetmiş. Şimdi İzmir'de iki maç oynayacak demektir. Bana göre 2 maçı da alarak yarıfinalde rakibimiz olur. Halkbank -Arkas maçı istatistiklerine baktığımda Halkbank Arkası bloklarla durdurmuş. 18 blok yapmış gözüküyor. Bir de Arkas'ta nasıl oynadığına şaştığım DeLa Fuente(Kike) %25 le hücum etmiş.16 hücumda sadece 4 sayı almış 4 kez bloğa yakalanmış 2 de hata yapmış. Arkasın genel olarak hücum yüzdesi de kötü zaten119 hücumda %46 ile 55 sayı alabilmişler.
Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçında ise ilk iki set çok çekişmeli geçmiş. İlk seti 33-31 SGK ikinci seti 27-25 İBB almış. Bu maçın istatistiklerine bakınca SGK nın İBB yi blokla iyi durdurduğunu söyleyebiliriz. Toplam 21 blok yapmışlar. 2 Finli oyuncularının yanında Avrupa Şampiyonasında canlı seyrettiğim İspanyol Falasca ile iyi bir takımlar. Falascayı beğenmiştim. Etkili servisleri vardı. Abisi de İspanya milli ttakımının kaptanı ve pasörü idi. tek olumsuz özelliği Sürekliliğinin olmamasıydı. Takım istatistiklerinde en ilginç olan şeylerden biri de bizim eski oyuncumuz olan Can Ayvazoğlu'nun 15 hücumdan sadece 3 sayı almış olması. İBB hücumda dengeli oynamış. En çok Volkanla hücum etmişler gerçi ama gerek Trommel gerek Touzınsky Volkan kadar topla buluşmuş hücumda. Erhan Dünge(geçen yıl bizde oynamıştı) 8 Blok yapmış. Eğer istatistiklere güvenebilirsek bunları söyleyebiliriz.(İstatistikleri iyi incelediğinizde Hakan Fertelli'nin 7 servis kullandığını 2 hata yaptığını, 1 hücum kullandığını ve onda da blokta kaldığını takıma hiç sayı kazandıramadığını ama 7 sayı kaybettirdiğini yazdıklarını görüyorsunuz. 2 hataı setrvis kullandı, 1 de hücumda blokta kaldıya karşı takıma 3 sayı kazandırır 7 sayı nasıl oluyor anlamadım)
Galatasaray Ziraat Bankası maçına gelirsek. Ziraat Bankasını bu senenin gizli favorilerinden biri olarak görüyordum Celitans sakatlanana kadar. Bana göre celitans takımın çok önemli bir parçası idi. Pasör çaprazı olarak takımı ayakta tutuyordu. Granvorka olsun Platenik olsun iyi oyuncular olsa da yetmez diye düşünüyordum. Şimdi maçla ilgili istatistiklere bakınca Celitansın oynadığını gördüm. Granvorka oynamamış. Hücum ağırlığı Celitansta. Galatasarayın sadece 5 blok yaptığı maçta Ziraat 16 blok yapmış.
Aroma Erkekler Voleybol Liginin playofflarının ilk maçları oynanıyor ve biz bu maçlar hakkında ancak istatistiklere bakarak yorum yapabiliyoruz. Çünkü yayıncı kuruluş bu maçları vermiyor. Teknosa Bayanlar Basketbol Türkiye Kupası maçları var ve yayıncı kuruluş onu tercih etmiş. Canlı yayınlamasalar bile daha sonra yayınlayabilirlerdi ama ciddiyetsizliklerinden ve hesap soran olmadığı için başlarına buyruk davranabildiklerinden bizler de bu maçları izleyemedik.Umarım bundan sonraki maçları doğru dürüst yayınlarlar.

22 Mart 2010 Pazartesi

SEYRANTEPE STADI HAKKINDA

Şehir içinde 34.000 metrekarelik bir alanda Gençlik Spor Genel Müdürlüğüne ait bir stadı 49 yıllığına kiralamışsınız.Mülkiyeti devlete ait, kulübünüz ise üst kullanım hakkına sahip. Stad 22.000 kişilik ve modern çağın gereklerine uymuyor. Araziyi satın alsanız bile mevcut imar durumunu değiştiremiyorsunuz. Sadece stadı yenileyebilirsiniz. Stadınızın kapasitesi az olduğu yetmiyormuş gibi UEFA Avrupa kupasındaki maçların burada oynanması için kriterlerin uygun olmadığını ileri sürüyor ve bunları yapıncaya kadar bu stadda Avrupa kupası maçları oynanamaz diyor.
12 milyon dolar verip proje çizdirmişsiniz ama proje yetmez. Finansını da bulmanız gerekir. Oysa gayrimenkul zengini bir kulüp olmanıza rağmen bankalara kredi borclarınızın fazlalığından kredibiliteniz kalmamışsa ve kredi de bulamıyorsanız ne yaparsınız
Galatasaray Spor Kulübü 32. Başkanı Özhan Canaydın Galatasaray Dergisi'nde yayınlanan röportajında şunları söylüyor ;
"
Hiç şüphesiz ki bu proje Galatasaray’ın her anlamda geleceğini kurtaracak bir projedir. Ali Sami Yen’in mülkiyeti GSGM’ye yani devlete aittir. Türkiye’deki bütün statlar, Şükrü Saracoğlu da, İnönü de dahil mülkiyet itibarıyla devletin malıdır. Kulüpler ise buranın sadece üst kullanım hakkına sahiptir. Bu arazileri satın almış bile olsanız mevcut imar durumu size orada sadece yeni bir stat yapma hakkını vermektedir. Yani o arazilerde biz kulüpler, tapusunu da alsak konut, işyeri benzeri yapılar yapamayız. Bu önemli gerçeği göz ardı etmemek lazım.
Kredi arayışının içine girdik. Yalnız arazi tapusu bizim olmadığından kredi almakta büyük sıkıntılar çekiyorduk.
kredi temini konusunda ciddi problemler vardı. Modern ve Galatasaray’a yakışan bir stad yapmak için önemli miktarda bir para gerekiyordu. Kulübün içinde bulunduğu maddi durum itibarıyla bu ilave borç yükü demekti. Ancak yine de bu arayışları ciddi boyutlarda sürdürdük.
bazı öneriler aldık ancak önerilen geri ödeme koşulları Galatasaray açısından hiç olumlu değildi. Hem büyük bir miktar borç içerisine girecektik. 10 yıl boyunca borcu faizleriyle birlikte geri ödemek zorunda kalacaktık. Stadı yapıp bitirip işletmeye açsak bile mali sıkıntımız yıllarca devam edecekti. Üstelik de, bu seçeneği tercih etsek bile, tüm parasını ödememize rağmen stadın mülkiyeti yine bizim olmayacaktı! Diyelim ki, Ali Sami Yen Stadının yeniden yapımı için 100 milyon dolar kredi bulduk ve stadı yaptık. 10 senede en iyi şartlarla geri ödeyeceğiz, faizini ödeyeceğiz. Peki stat kimin biliyor musunuz? Stat GSGM’nin. Borçlanıp stadı yapacağız, 10 sene faiziyle birlikte geri ödeyeceğiz. Bu 10 sene zarfında şimdiki stattan geldiği kadar gelir bile kalmayacak bize ve yaptığımız stadı bir de GSGM’ye devretmek zorunda kalacağız. Üstelik bir de 20.000 kişilik portatif bir başka stat yapma taahhüdümüz de vardı o zaman. O da GSGM’ye devredilecekti. Yani özetle demek istediğim şu ki, biz kredi bulup Ali Sami Yen’in yerine bir stat yapsak bile o stat GSGM’nindir.
Şimdi biz 1 lira harcamadan Seyrantepe’ye gideceğiz.
Seyrantepe’ye bir stat yapmak isterseniz, Ali Sami Yen’le bir değiş tokuş yapmanız halinde bu imkan size sağlanır dediler. Bunun üzerine biz de Ali Sami Yen’deki zorlukları, trafiğe gelecek olan ekstra yükü de göz önüne alarak, Seyrantepe projesine yöneldik. Devletle yapılan görüşmelerde Seyrantepe’nin bize verilebileceğini öğrendik. Seyrantepe için o güne değin iki ihale yapıldığını ancak bu ihalelerin geçerli olmadığını öğrendik. Bir ay içinde ihale var ancak siz talip olursanız ihaleyi iptal ederiz dediler. Ve biz Ankara’da 19 Mayıs 2004 tarihinde Başbakan tarafından ihalenin kaldırılması ve bu arazinin kullanım hakkının sportif amaçlı tesisler yapmak için Galatasaray’a tahsisini içeren anlaşmayı imzaladık. İhale iptal oldu ve üst kullanım hakkı tapusunu aldık.
Biz alternatif teklif olarak, Ali Sami Yen’i bırakalım, bunun karşılığında Seyrantepe arazisi bize verilsin dedik. Yine Ali Sami Yen gibi 49 senelik üst kullanım hakkına sahip olduğumuz bir stat yapalım dedik. Artık şehir içinde kalan statlar belediyelere terk ediliyor, belediyeler orada özel imar durumları çıkararak bu şehirlerin takımlarına bedava yeni statlar yapıyorlar. Kayseri ve Antalya’da bu süreç başladı. Bizim bu konudaki çalışmamız ve çabalarınız örnek oluşturdu ve devletin felsefesi oldu.
Buradaki ise 120 dönüm. Buraya 52 bin kişilik üstü açılır kapanır çok amaçlı bir stat yapılacak.Ali Sami Yen’de 49 sene için 68 milyon dolarlık bir kira anlaşmamız vardı. Biz Ali Sami Yen’i bırakınca yeni stadın üst kullanım hakkı hiç bir ücret ödenmeksizin Galatasaray’ın olacaktı.
Kira bedeli ödenmeyecek. Bu toplamdaki borcu da düşürecek. Bu stadın yapımına tek bir lira harcamayacağız.
Bazı çevrelerde İETT garajı ya da karayolları arazisi 8 bin dolar metrekare değerle ihale edilirken Ali Sami Yen arazisi nasıl bedavaya bırakılır diye yorumlar yapılıyor ki, bunlar temelden yanlıştır. Çünkü Ali Sami Yen arazisi bizim değil. Diyelim ki parasını bir yerden, bir şekilde bulup devlete ödeyerek biz bu araziyi devletten satın alsak bile yine sportif amaçlı kullanmak zorundayız. Zaten o araziyi üst kullanım hakkına sahip olan kulübe sattığınızda bile yerine yalnızca stat yapabilirsiniz. Bir imar değişikliği de yapılamaz. Yani Galatasaray GSGM’den Ali Sami Yen’i satın almış olsa bile sadece stat yapmak için alabilir. Kati bir surette yeni bir imar durumu alınarak buraya mesken, otel işi merkezi vs. yapılamaz. Yalnız stat yapılabilir. Avrupa’nın en modern beş stadından birisinin yapımını hazmedemeyen gruplar tez olarak ısrarla Ali Sami Yen gibi kıymetli bir mülk bırakılır mı, onunla trampa edilir mi temasını işliyorlar. Biz Ali Sami Yen’in yalnızca üst hakkına sahibiz. Bu mülkü satın alsak bile sadece stat yapımı için alabiliriz. Biz TOKİ değiliz. Onlar gibi özel bir kanuna tabi değiliz. Bu ülkede sadece TOKİ, imar durumunu belirleme ve değiştirme fonksiyonuna sahip bir kurum. Kanunda yazıyor, isteyen açar okur. TOKİ buradan gelecek gelirle ve kendi kanununun verdiği imkanla Seyrantepe Stadını inşa edecek ve otofinansmanı yoluna gidecek. GSGM ile yaptığımız anlaşma gereği bu stadın üst kullanım hakkı da bir bedel ödemeksizin Galatasaray’a verilecek. 52 bin kişilik bir stat ve 5 bin kişilik otoparkıyla arazinin en güzel yerinde yapılacak.
hazırlanıyor. Tamamen modern stad mimarisinin anıtsal ve özgün bir örneği olacak. Estetik formuyla, kısa zamanda İstanbul’un anıtsal mimari simgelerinden başlıcası haline gelecek.
stad işletmesi profesyonel bir iş , biz bu konuda Avrupa’da en deneyimli olan bir firma ile çalışacağız. Anlaştığımız Arena firması ile beraber stadın işletmesi yapılacak. Arena firmasının işletmecilik tecrübesinden dolayı talep ettiği her şeye proje yürütülürken beraberce karar verilip yapılacak. Arena firması bu tarz organizasyonları Amsterdam Arena Stadında yapıyor ve o stat yılın 120 günü aktif durumda. Sportif veya sportif amacın dışındaki tüm gelirler Galatasaray’a ait olacak. Ali Sami Yen’de Galatasaray’a verilmiş bütün haklar yeni anlaşmada da geçerli olacak. Elbette stadımızın bütün gelirleri Galatasaray’ın olacak. İsim hakları elbette Galatasaray’ın olacak. İç tasarım elbette Galatasaray’ın istediği tarzda olacak. Temel atıldığından itibaren Galatasaray bu projede hak sahibidir ve her istediğini yapacaktır. Proje, anlaşma gereği müşterek fikir üretilerek yapılmakta olup, bitmek üzeredir. Yapılan protokol gereği stat müşterek kararlara göre yapılacaktır.
Seyrantepe biliyorsunuz şehrin merkezinde. Maslak kavşağına sadece 1000 metre mesafededir. Yedi şeritli yolları ve kavşakları yapılıyor. Stadın hemen karşısında olacak olan metro istasyonun inşaatı da devam etmekte. Yüzde yetmişi bitmiş durumda. Bu aslında projeye kazma vurulmuş ve başlamış olduğunun da belgesidir. Metronun triyaj yani manevra istasyonu Seyrantepe’de olacak. Saatte 45.000 kişi taşıyabilecek. Bu ilgililerden aldığım bilgidir. Metro ile stada gelenler metrodan indikten sonra 200 metre yürüyerek stada ulaşacaklar. Ayrıca bugünküyle karşılaştırılmayacak kadar geniş otopark imkanları var. Seyrantepe’deki otoparkımız 5.000 araçlık olacak.
Bu kompleksin adı Ali Sami Yen Spor Kompleksi olacak. Avrupa’da stat isimleri 10 senelik sürelerle çok büyük rakamlar karşılığında büyük firmalara satılmaktadır. Biz de bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu kompleksi sponsor bir firmayla beraber “X Galatasaray Stadı” olarak devam ettirmeyi öngörüyoruz. 20 civarında ana sponsor firma olacak. Banka, elektronik firması, yiyecek ve içecek firmaları ana sponsorlar olacak. Onun haricinde 150-180 adet arasında iki yanda çift kat localar diğer taraftarla da tek kat localar yapılacak. Ayrıca restoranlar, sinemalar, spor malzemeleri satan mağazalar da yer alacak bu komplekste.
Kısacası bu yeni spor kompleksinde Galatasaray’ın gelirleri ciddi anlamda artacaktır.
Mecidiyeköy’deki 2175 metrekarelik tapulu arazimize de inşaat yapılacak. Bunun bir katı lokal olarak üyelerimize hizmet verecek. Altı kat yüksekliğe sahip üç kat da bodrumu olan estetik bir bina olacak bu. Böylece Mecidiyeköy’den de kopmamış olacağız.
Galatasaray’ın böyle bir stat ile tüm zorlukları aşacağını ve ekonomik bağımsızlığını gerçek anlamda kazanacağını görüyordum. Bu yüzden bu hedefe kitlenmiştim. Galatasaray’ı dünya kulübü yapmak hedefimiz, bu stadın yapımından geçiyor. Her büyük stadı olan dünya kulübü olamaz. Bunu görüyorsunuz. Bu hedefe kültürel olarak Türkiye’de hazır olan tek kulübüz. Şimdi
Seyrantepe ile dünya kulübü olma hedefimizin maddi altyapısını oluşturuyoruz. "
Evet, en önemli rakibiniz sizin gibi GSGM den kiralamış olduğu stadı modern hale getirmek için parça parça yıkıp sponsorlar bularak yeniden yapacak. Ancak siz devletin yerini devlete "bana daha büyük, günün şartlarına uygun modern bir stad yapar ve buranın üst kullanım hakkını bana 49 yıllığına verirsen ve ben bu stadın isim hakkı dahil tüm kullanım haklarını tek başıma kullanacak olursam" şartı ile terkedeceksiniz ve bu arada medyadaki avukatlarınız bu olayı "şehrin içinde milyar dolarlık araziyi bedavaya verdiğiniz" şeklinde yansıtacaklar ki başkaları da çıkıp "ben de isterim" demesin.
Bu arada meraklıları için Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığının " Ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşme sebebiyle oluşan konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ve üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla " kurulduğunu, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın temel görevlerinin 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile belirlendiğini ve bu görevlerin:
a) Devlet garantili ve garantisiz iç ve dış tahviller ile her türlü menkul kıymetler çıkarmak;
b) Yurt içi ve yurt dışından, Toplu Konut İdaresi'nce kullanma alanlarında yararlanmak üzere kredi almaya karar vermek;
c) Konutların finansmanı için bankaların iştirakini sağlayacak tedbirleri almak, bu amaçla gerektiğinde bankalara kredi vermek, bu hükmün uygulanmasına ilişkin usulleri tespit etmek;
d) Konut inşaatı ile ilgili sanayi veya bu alanlarda çalışanları desteklemek;
e) Özellikle kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan konut inşaatıyla ilgili şirketlere iştirak etmek;
f) Gerektiğinde her çeşit araştırma, proje ve taahhüt işlemlerinin sözleşmeyle yaptırılmasını temin etmek;
g) Kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen görevleri yapmak.
olarak belirlendiğini.
ancak , 06/08/2003 tarih ve 4966 sayılı kanunla yapılan değişikliklerle, yeni görevler eklendiğini , bunların ;
a) Konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere iştirak etmek;
b) Ferdi ve toplu konut kredisi vermek, köy mimarisinin geliştirilmesine, gecekondu alanlarının dönüşümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunup yenilenmesine yönelik projeleri kredilendirmek ve gerektiğinde tüm bu kredilerde faiz sübvansiyonu yapmak;
c) Yurt içi ve yurt dışında doğrudan veya iştirakleri aracılığıyla proje geliştirmek; konut, altyapı ve sosyal donatı uygulamaları yapmak veya yaptırmak;
d) İdareye kaynak sağlanmasını teminen kar amaçlı projelerle uygulamalar yapmak veya yaptırmak;
e) Doğal afet meydana gelen bölgelerde gerek görüldüğü taktirde konut ve sosyal donatıları, altyapıları ile birlikte inşaa etmek, teşvik etmek ve desteklemek.
olduğunu merak edenler için belirtelim.
Bir de yapılan yasal düzenlemelerle İdare, Hazineye ait arazileri bağlı olduğu Bakan ve Maliye Bakanı teklifi ve Başbakan onayıyla bedelsiz olarak devralma yetkisine sahip olduğunu bu nedenle Seyrantepeyi de bu kapsamda değerlendirdiklerini unutmayalım.
Evet, yazdıklarımın fazlasıyla uzun olduğunun farkındayım ama yapılan haksızlıkları hukuksuzlukları açıklayabilmek için bunların bilinmesi gerekiyordu. Özellikle Gsaray kulüp başkanının GSaray dergisine verdiği röportajdaki sözlerini ve TOKİ nin kuruluş kanunu ve görevlerini alt alta yazdım ki kimse çıkıp olayı çarpıtıyor demesin.
Devlet eliyle kayırılan bir kulüp başkanının kendi kulübünün dergisine söyledikleri sözler ve dikkat edin ne diyor;
BİZ BİR LİRA HARCAMADAN SEYRANTEPEYE GİDECEĞİZ.
KİRA BEDELİ ÖDENMEYECEK. BU TOPLAMDAKİ BORCU DA DÜŞÜRECEK. BU STADIN YAPIMINA TEK BİR LİRA HARCAMAYACAĞIZ ÜST KULLANIM HAKKI DA BİR BEDEL ÖDEMEKSİZİN GALATASARAYA VERİLECEK
SEYRANTEPE BİLİYORSUNUZ ŞEHRİN MERKEZİNDE BURAYA 52 BİN KİŞİLİK ÜSTÜ AÇILIR KAPANIR ÇOK AMAÇLI BİR STAT YAPILACAK VE 5 BİN ARAÇLIK OTOPARK OLACAK
BU SPOR KOMPLEKSİ İLE GALATASARAYIN GELİRLERİ CİDDİ ANLAMDA ARTACAK
SPORTİF VEYA SPORTİF AMACIN DIŞINDAKİ TÜM GELİRLER GALATASARAYA AİT OLACAK. ALİ SAMİ YEN'DE GALATASARAY'A VERİLMİŞ BÜTÜN HAKLAR YENİ ANLAŞMADA DA GEÇERLİ OLACAK. STADIN TÜN GELİRLERİ İSİM HAKLARI ELBETTE GALATASARAYIN OLACAK....
Tüm bunlar nasıl gerçekleşiyor peki...
TOKİ Hazineye ait arazileri bağlı olduğu Bakan ve Maliye Bakanı teklifi ve Başbakan onayıyla bedelsiz olarak devralma yetkisine sahip olduğu için Seyrantepe'yi bedelsiz olarak alıp ihale ile Galatasaray kulübüne verir. TOKİ, imar durumunu belirleme ve değiştirme fonksiyonuna sahip bir kurum olduğu için ASY nin imar durumu için yeni bir imar planı hazırlar burada çok katlı inşaata uygun yeni bir imar planı oluşturulur. İhale açar. Gelir paylaşımı yöntemiyle ihaleye çıkar. Bu arsada yapılacak inşaatın satımında yüzde ile en yüksek payı verecek firma önce anahtar teslimi Stadı yapıp verecek sonra TOKİ firmaya bu arsayı verecek ve bu arsada inşaat yapılmasına izin verecektir.Ancak bu ihale yöntemi ile bunu yapacak firma bulmak zorken aileden gelme Galatasaraylı bir mimar tüm şartlarını zorlayarak bu işi yapmaya kalkar ama işin finans kısmı gerçekten zor olduğu için ihalenin şartlarını zamanında yerine getiremediği için sözleşmesi fesolur, yeniden ihaleye çıkar ama ihaleye verilen teklifler yeterli bulunamaz. İşte o zaman da akla TOKİ nin görevleri içinde " İdareye kaynak sağlanmasını teminen kar amaçlı projelerle uygulamalar yapmak veya yaptırmak" olduğu akla gelir ve TOKİ nin stadı yaptırmasına karar verilir. Şimdi TOKİ stadı yapıyor. Ali Sami YEN arsası mı elbet oraya da birşeyler yapılır. TOKİ bu işten kar eder mi bilemem ama bildiğim bir şey var o da bir daha hiçbir yerde "stad" yapma işine girmez... Yanılır mıyım... Ah keşke yanılsam da tüm kentlerde köhnemiş stadlarımız yerlerini modern stadlara bıraksa da biz de çağdaş şartlar içinde adam gibi maç izleyebilsek...

Not: Bu satırları yazarken Tv ler Özhan CANAYDIN'ın vefat ettiği haberini verdi. O şimdi efsane başkan olacak. Herkes şöyle başarılı idi, böyle iyi insan idi diyecek. "Aziz Yıldırım stadlarda bana küfrediliyor, küfre son" mücadelesi verirken o "niye bana küfredilmiyor, bunu düşünsün" benzeri sözler söylemesi üzerine 2005 yılında Galatasaray'ı Nobre'nin attığı golle 1-0 yenerek şampiyonluğumuzu ilan ettiğimiz maçta yaptığımız tezahürat geldi aklıma.
Şimdi düşününce kitle psikolojisi içinde etmiş olduğum küfürü kendime yakıştıramıyorum. Allah rahmet eylesin...

21 Mart 2010 Pazar

GUİZA- GAZİANTEP

Futbol işte böyle garip bir oyun. Geçtiğimiz günlerde Beşiktaşlı bir oyuncu gazetede şöyle diyordu" Ligin sonu geliyor, bu saatten sonra iyi futbol değil 3 puan önemli" (Sanki bu ligde hep iyi futbol oynanıyormuş gibi) Ligin ikinci yarısında oynadığımız Diyarbakırspor maçında da Manisa maçında da hatta 2-3 kaybettiğimiz Bursa maçının ilk 25 dakikasında bile bugün oynadığımızdan kat be kat iyi futbol oynamıştık ama hiçbirinde galip gelememiştik ve 3 puanı alamamıştık. O yüzden de şimdi ligde 3. sıradayız. Bugün ise kötü oynadık ama 3 puanı aldık. Golden ve tartışmalı penaltı pozisyonundan başka pozisyon bulmak, hatırlamak çok zor.
Biz bugün kötü oynadık ama Gaziantep de bizden kötü idi. Uzun zamandır bu kadar kötü bir Gaziantep görmemiştim. Hakem deseniz iki takımdan da kötüydü. Zaten Kuddusi Müftüoğlu'ndan daha iyi bir hakemlik yapmasını bekleyen bir Allahık kulu, ferdi var mıdır acaba? Verilmeyen penaltılar yine tartışılacak ama ne fayda...
Bu maç akıllarda GUİZA'nın attığı ve kendisinin bile inanamayacağı GÜZELLİKTEKİ golü ile kalır. Bütün Fenerbahçe'lilere bu golü izletin ve sorun bu golü kim atış olabilir diye tüm takımı sayabilirler de GUİZA en son akla gelir... Keşke böyle bir güzel golünü de haftaya 6Saraya atsa ...

20 Mart 2010 Cumartesi

FENERBAHÇE ACIBADEM- BEYLİKDÜZÜ

Şu ana kadar oynadığı 33 maçta sadece 5 set veren Fenerbahçe Acıbadem ile şu ana kadar oynadığı 19 maçta 5 set alan Beylikdüzü karşılaşacağından maçın skorunun 3-0 olacağından emindim. Hatta Beylikdüzü 3 sette toplam kaç sayı alır acaba diye düşündüm.
Maça Naz- Seda- Çiğdem- Alice- Osmokroviç-Eda altısı liberoda ise Songülle başladık.Hatırladığım kadarıyla Gamova ilk defa oynamıyordu.
Bu maçın skorundan sadece ben değil oyunculardan çok emin olmalılar ki rakibi çok hafife aldılar. Rakibe karşı en ufak bir harekette bulunmadılar ama belki de aradaki kalite farkından dolayı konsantrasyonlarını sağlayamadılar. O kadar hata yaptılar ki işin açığı bu oyunla Cannes'da hayalkırıklığı yaşamaktan korktum.
Songül kelimenin tek anlamı ile döküldü. Nerdeyse mükemmel karşıladığı manşet sayısı yok denecek kadar azdı.Beylikdüzü takımının attığı servislerde o kadar etkin ve etkili servisler de değildi. Umarım Dörtlü final maçlarına kadar Nihan'a birşeyler olmaz. Çünkü Songül ne yazık ki dörtlü finaller için yeterli bir libero olamaz.
İlk 2 sette pasör olarak Naz oynadı. Servis karşılamada tel tel döküldüğümüz için pasöre doğru top atılamayınca pasör olarak Naz 'da iyi bir oyun kuramadı. Bu oyunu ile dörtlü finallerde De Brandt'ın pasörde Naz'ı tercih etmesini beklemiyorum işin doğrusu. Naz'ın geçen yıl Eczacı ile oynadığı Dörtlü Final sonrasında antrenörü de yarıfinallerde kaybetmeyi Naz'ın pasör olarak yeterli perfornmans gösterememesine bağlamıştı. Naz'ın kendini ispatlaması demeyeceğim ama kendini (ve bu yaşta mevkisinin en iyilerinden biri olduğunu) göstermesi için yakaladığı bu önemli şansı iyi kullanmak isteyecektir.
Özellikle 2 sette Beylikdüzü'nün set sayısı atma şansı yakalamış olması bile düşündürücü. Maçtan sonra yapılan röportajlarda gerek kaptan Çiğdem gerek yardımcı antrenör Kamil Söz hafta içinde halter yüklemesi yapıldığı ve takımın yorgunluğundan bahsettiler. 15 gün sonra Dörtlü Final oynayacaksanız elbette ki antreman programınız da o tarihten önce yükleme yapmanız normal. Bu nedenle takımın zaten yoğun olan maç proğramından sonra bir de antreman dolayısıyla bugün kü yorgunluğunu anlayabilirim.
Servislerimizin etkili olmaya devam etmesi takımın en etkin yönünün servisler olduğunu bir kez daha gösterdi. Takım olarak çok da iyi oynamadığımızı, oyuncuların yorgunluk ve biraz da rakip dolayısıyla maçı hafife aldıklarını asıl önemlisi de bu maçı oynamadan kazandıklarını düşündüklerini ve akıllarının kupada karşılaşacakları Eczacıbaşı maçında olduğunu düşünüyorum.

18 Mart 2010 Perşembe

BİRAZ CİDDİYET LÜTFEN...


Türkiye Voleybol Federasyonunun resmi web sitesindeki haber bu. "FİNAL MAÇLARI 2 MAÇ ÜZERİNDEN OYNANACAKTIR. ÜSTÜN OLAN TAKIM FİNALE YÜKSELECEKTİR."
BEYLER... BAYANLAR... FEDERASYONUN YETKİLİ KİŞİLERİ BİRAZ CİDDİYET LÜTFEN...
SİZ YAZDIĞINIZI HİÇ OKUMAZ MISINIZ, KONTROL ETMEZ MİSİNİZ ? 2 maç üzerinden oynanan final maçlarında üstün olan takım FİNALE yükselecekse kim nasıl şampiyon olacak :) Bir de bunu açıklayın...

17 Mart 2010 Çarşamba

FENERBAHÇE ACIBADEM SET VERDİ... Hem de 6Saraya...

Dün maçı ne yazık ki televizyondan izlemek zorunda kaldım :) (Ne de olsa İzmir'de avukatlık yapıyoruz değil mi? İşlerimizi aksatmayalım. Cannes'a gitmek için para kazanmak gerek)
Televizyondan izlerken yorumcu Alev ALAKÖK denen çokbilmişe ayrı sinir oldum hakeme ayrı...
Maça kötü başladık. Maçın başında 6saray nasıl olduğunu kimse anlamadan 6-0 lık seri yakaladı. Üstelik De Brandt 4-0 ken seriyi kırmak için mola hakkını bile kullandı. Bu sürede sadece Gamova 4 kez hücum etti ama hiç topu öldüremedi. İlk sayımızı onların hücum hatasından aldığımızda 6-1 oldu sonra Natinin hücumdan aldığı sayı ile 6-2 olduk ama teknik molaya 8-2 geride girdik 3 sayımızı da onların hücum hatasından aldık ama sonra biraz oyuna girer gibi olduk. İkinci teknik molaya 16-7 geride girdik ama aradaki farkı kapasak da yakalayamadık Gamova oyuna ağırlığını koydu ve 23-19 dan 23-24 yaptık ama Nihan sağolsun öyle 2 hata yaptı ki seti verdik.
İkinci sete iyi ve hızlı başladık ama sonra durduk. Bir ara tekrar toparladık ama ikinci teknik moladan sonra karşılıklı sayılarla giden set Seda'nın manşet hatasını değerlendiremediklerinden bize döndü adeta. Çok kritik noktada yapılmaması gereken iki hata yapıldı karşılıklı.Ve biz toparlanarak sete ağırlığımızı koyduk Seti aldığımızda 6Saray'ın maça çıkarken olmayan tur atlama ihtimali de ortadan kalkmıştı.
3. set maçtaki en etkin olduğumuz setti. 4. set ise iyi karşılıklı sayılarla oynandı ve her zamanki gibi seti de maçı da aldık.
Nihan kötü oynama hakkını bu maçta kullanmıştır umarım. Çünkü ilk defa izleyen biri bu takımın liberosu bu ise nasıl olur da hiç yenilmemişler diye sorar.
Nati her zamanki Nati gibi oynamadı. Belki sakatlığının etkisi vardır.
Gamova oyuna takım gibi kötü başladı ama sonra oyuna öyle bir ağırlığını koydu ki tek başına maçı aldı. Özellikle arka ortadan yaptığı hücumlar çok etkili idi.
Seda ise beğendiğim servislerini attı ama hücumda top öldürme yüzdesini arttırması lazım. Özellikle de plaselerde topu daha iyi kullanması gerekiyor. Seda hiç blok yapamamış oysa son maçlarda blokları çok iyiydi.
Çiğdem etkili servisler ve tek ayak hücumları ile kendi standartında gayet iyi bir oyun çıkardı.
Eda ise ne yazık ki iyi değildi. Bir durgunluğu söz konusu ama nedenini anlamadım.
İkinci seti aldıktan sonra Natiyi dinlendirmek isteyen De Brandt Alice'i oyuna soktu. Çok iyi servis atıyor, çok iyi sıçrıyor bunu hepimiz biliyoruz ama yorumcu yeni keşfediyor gibi bugüne kadar oynadığından daha etkili oynuyor bugün diye yorum yapıyor...
Frauke. Bugün çok kötüydü. Takımı bir türlü etkin oynatamadı. Bunda Nihan'ın ve takımın manşet alamaması nedeniyle iyi top aktaramaması da etkindi ama yine de final paslarını da doğru tercihlerde kullanamadı.
Naz ise daha toparlayıcı idi.Kendisine iyi top gelmemesine rağmen takımı daha etkili oynatmayı başardı.Bloklarının Frauke'ye göre daha iyi olduğunu daha önce yazmıştım. Nitekim 6Saray Frauke varken onun üzerinden hücum etmeyi tercih etti ama Naz varken onun üzerinden yaptıkları hücumlarda istedikleri başarıyı elde edemediler. Naz Gamova ile de bugün daha uyumlu görüntü verdi.
Gamova oyuna iyi başlamadı ama sonra klasını konuşturdu. Hele son sette Naz'ın kendisine kötü ilettiği bir topu öyle güzel plase ile bıraktı ki tecrübe ve zeka birleşkesi idi.
Maçın hakeminin ilk sette Seda'nın servisinin (ki setin sonlarına doğru yakalamaya başladığımız anda) içeride olmasına rağmen dışarıda kararı , Elif'in aynı sette(yanılmıyorsam 2. set) aynı hareketinin birini top taşıma diğerini ise normal pas saymak gibi aptalca kararları ve oyuncularımıza karşı tavrı beni çıldırtmaya yetti. Tekrarında hak verdiğim tek kararı Gamova'nın rakip sahadaki topa müdahale kararı oldu.
Bu maç Cannes'da oynayacağımız maçlar için bir parça ölçü olabilir ama biz bir daha bu kadar kötü günümüzde olursak. Evet kötü manşet aldık, takım savunmasını da her zamanki gibi oturtamadık ama takım bence şimdiden kafasını Cannes'a verdiğinden maçlara tam olarak adapte olamadı. Ve bu uyarıyı bugün yaşayarak öğrendiler. Bizim için ezeli rakibe 1 set vermek neredeyse maç kaybetmeyle aynı. Başka takıma 1 değil 2 set verelim belki de yenilelim ama 6saraya değil set en çok 15 sayı vermeye tahammül edebiliriz.

16 Mart 2010 Salı

MERHABA KAOS

Spor ve Siyaset. Birbirinden çok farklı iki kavram. Ancak bu iki olgu bazen öyle içiçe girer ki ayırmak mümkün olmaz. İşte Futbol Federasyonunun bugün yaşadığı kaos da bundan kaynaklanıyor.
Diyarbakırsporun, ülkemizde uzun yıllardır süren terörün en etkili olduğu bölgede halkın devletle barışması amacıyla kollandığı iddia edildi .
Diyarbakırsporun maç oynamaya gittiği şehirlerde, terör örgütü ile özdeşleştirilmesi ve "PKK Dışarı" diye bağırılması sıradan bir olaydı. Nitekim ligin ilk yarısında oynanan Bursa Diyarbakır maçında da bu nedenle olaylar çıkmıştı. Diyarbakırspor yönetimi ligden çekilmeyi düşündüklerini söylemişti. Futbol Federasyonu iki kulüp başkanını bir araya getirerek tansiyonu düşürmeye çalıştı.
6 Martta oynanacak Diyarbakırspor- Bursaspor karşılaşması öncesi birşeylerin olacağı çok belliydi. Bursaspor kafilesine Diyarbakır'da kalacak otel bulunamıyordu. Tüm bu şartlar altında maç başlıyor ve maçın 17. Dakikasında "saha olayları" nedeniyle maç hakem tarafından tatil ediliyordu.
Futbol Federasyonunun Futbol Müsabaka Talimatının 20. maddesinde GÜVENLİK NEDENİYLE MÜSABAKALARIN TAMAMLANAMAMASI hali ve yaptırımı tanımlanmış.
(1) Müsabaka hakemi;
a) Müsabakanın, kulübün futbolcusu, yöneticisi, teknik adamları ile diğer kişilerin ayrı ayrı veya birlikte hakeme veya rakip takım futbolcu ve mensuplarına fiili eylemde bulunmaları, kavgaya sebebiyet vermeleri ve bu eylemleri dolayısıyla müsabakaya devam edilmesi olanağının kalmaması,
b) Seyircilerin taşkın ve edebe aykırı hareketleri ile birlikte müsabakaya müdahaleleri sonucunda müsabakaya devam edilmesi olanağının kalmaması, hallerinde müsabakayı tatil ettiğini ilan eder. Bu hallerde TFF Yönetim Kurulu, ihlali gerçekleştiren takımlardan birinin veya her ikisinin hükmen yenik sayılmasına ve ayrıca olayın durumuna göre galibiyet halinde verilen puan kadar puan tenziline karar verebilir. Eğer müsabaka eleme usulüne göre düzenlenmişse, takım bu müsabakalardan ihraç edilir ve ertesi yıl aynı mahiyetteki müsabakalara katılamaz.
Play-Off sisteminde oynanan müsabakalarda ertesi yıl aynı mahiyetteki müsabakalara katılamama kararı verilemez.
(2) TFF Yönetim Kurulu, 1. fıkrada öngörülen tüm durumlarla ilgili olarak karar verirken, müsabakanın hakemlerinin, gözlemcilerinin, temsilcilerinin, Merkez Hakem Kurulu ve Temsilciler Kurulu Üyelerinin, Disiplin Müfettişlerinin ve ilgililerin raporlarını ve her türlü delili göz önünde bulundurur.
(3) TFF Yönetim Kurulu, yaptığı değerlendirmede, maçın tatil kararlarını uygun görmediği takdirde, maçın tekrarlanmasını veya yarıda kaldığı anki sonucu ile tescil olunmasına karar verebilir.
(4) Bu maddede belirtilen sebeplerle aynı sezonda ikinci kez müsabakanın tamamlanamamasına sebebiyet veren takımlar, bulunduğu sezonda müsabakalardan çıkarılarak, bir alt lige düşürülür ve bu takımla müsabakası olan takımlar müsabaka yapmaksızın hükmen galip sayılırlar. Bu durumda olan takımların takip eden sezonda müsabakalara alınıp, alınmaması konusunda TFF Yönetim Kurulu karar verir. Alt lig bulunmaması halinde kulüpler bir yıl(sezon) müsabakalara alınmazlar.
6 martta yaşanan saha olayları nedeniyle Diyarbakırspor PFDK na sevkedilmiş ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun 11.03.2010 tarih ve 65 sayılı toplantısında ; DİYARBAKIRSPOR Kulübünün, 06.03.2010 tarihinde oynanan DİYARBAKIRSPOR - BURSASPOR Turkcell Süper Lig futbol müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 3 RESMİ MÜSABAKAYI TARAFSIZ SAHADA SEYİRCİSİZ OYNAMA CEZASI ile cezalandırılmasına,
Aynı müsabakada DİYARBAKIRSPOR Kulübünün, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle takdiren 40.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına,
Aynı müsabakada DİYARBAKIRSPOR Kulübü görevlisi SAMET KABA'nın rakip takım sporcularına yönelik hakareti nedeniyle takdiren 30 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına karar verdi.
Türkiye Futbol Federasyonu Statüsünün 35. Maddesinde Yönetim Kurulunun Yetkilerini düzenleyen 1. Maddenin b bendinde ;
b) Müsabaka sonuçlarını tescil etmek, müsabakaları ertelemek, gün, saat ve yerini değiştirmek, yarım kalan müsabakalar ile olaylı ve anlaşmalı müsabakalar hakkında karar vermek,
hükmü yer aldığından maçın sonucu hakkında Futbol federasyonu karar verecekti.
Futbol Federasyonu Diyarbakırspor- Bursaspor Maçının sonucu hakkında 17 Mart Salı günü toplanıp karar vereceğini duyurdu. Ama kimsenin öngöremediği bir şey oldu. 14 Martta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Diyarbakırspor arasında İstanbul Olimpiyat Stadında oynanan Turkcell Süper Ligi maçının 87. Dakikasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1-0 önde iken seyircilerin sahaya girmesi nedeniyle hakem soyunma odasına giderek maçı tatil ediyordu. Yani bu maç da yarım kalıyordu ve bu maç hakkında da kararı Futbol Federasyonu verecekti.
Nitekim bugün TFF Diyarbakırspor'un hükmen mağlubiyetine maçın 3-0 Bursaspor lehine tesciline karar verdi.
İşte kaos burada başlıyor.
Futbol Federasyonu neye karar verecek?
1- Diyarbakırsporu hükmen mağlup eder ve maçı 3-0 İBB lehine tescil edebilir.
2- Maçın kalan 3 dakikasının oynanmasına karar verebilir.
3- Maçın 87. Dakikasındaki skoru ile tesciline karar verebilir.
Diyarbakırsporu bu maç dolayısıyla hükmen mağlup ilan edecek olursa bu karar uyarınca Diyarbakırspor bir alt lige düşürülecek, Diyarbakırsporun bugüne kadar oynadığı tüm maçları 3-0 rakip takım aleyhine tesciline karar vererek lig puan tablosunu yeniden düzenleyecek.
Maçın kalan 3 dakikasının oynanmasına karar verecek olursa takımlar 3 dakika için sahaya çıkacak ve maçı tamamlayacak.
Maçı 87. dakikasındaki skor ile tescil edebilir. Ancak o zaman bundan sonra oynanacak maçların 90 dakikasının oynanması olasılığının azalacağını kabullenmesi gerekir. Ligin son haftasında şampiyonluk veya küme düşme maçı oynanırken 80. Dakikasında önde olan takım taraftarı sahaya girer ve hakem maçı tatil ederse bu karara rağmen TFF nasıl başka bir karar verebilir
Şimdi Futbol Federasyonu hukuka göre mi karar verecek yoksa siyasete göre mi?
Futbol Federasyonunun bir kurulu olan Disiplin Kurulu olaylı maçla ilgili olarak tüm incelemelerini yapıp maçı Disiplin bakımından değerlendirip Diyarbakırspora 3 maç seyircisiz saha kapama ve para cezası verebiliyorken TFF nasıl oluyorda böylesine büyük olaylar çıkan maçın sonucu hakkında karar vermek için bu kadar bekliyebiliyor.
Yarınları kaybetmemek için bugünü kaybetmeyi göze almalısınız yoksa sadece günü kurtarabilirsiniz, daha doğrusu günü kurtardığınızı zannederken "itibarınızı" kaybedersiniz.
Bakalım Federasyon ne yapacak, neyi kaybetmeyi göze alacak ?

13 Mart 2010 Cumartesi

ŞAMPİYONLUK...

Maçın sonlarına doğru LigTvden maçı anlatan Melih Şendil Fenerbahçe taraftarının yaptığı tezahüratı söylüyordu; " Fener Gol Gol, Şampiyonluk gidiyor". Maçın en iyi ifadesi bu olabilir. Şampiyonluk gidiyor...
Daum'u anlamaya çalışmaktan yoruldum. Mehmet Topuzun maç boyunca ne yaptığını ben anlamadım ama o Mehmet Topuza tahammül etti. Mehmet Topuz bugün nerede oynadı anlamakta zorlandım. Sağ kanat mıydı yoksa Alex'in yerinde mi ?
Özer. Sakat değil oynayabilecek durumda ise neden Alex'in yerinde maça başlamaz.
Bilica her zamanki gibi saatli bomba. Emre hırs küpü ama ne yazık ki her maç kırmızı kart görmeyi zorluyor...
Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyoruz şampiyonluktan. Biz bu takımı şampiyonlukları için sevmedik ama umutlarımızı tüketmek sevgimizi sömürmek de kimsenin hakkı değil...

FENERBAHÇE ACIBADEM- EREĞLİ BELEDİYESİ

Perşembe günü oynadığımız rövanş maçının ilk setinde Dörtlü finale kalmayı garantilediğimizden oyunun kalan kısmını herzamanki gibi oynayamamıştık. Yedek diyebileceğimiz oyuncular oyuna girmiş ve maçı set vermeden kazanmıştık. Aradan sadece 1 gün geçtiği için takımın yedek diyebileceğimiz kadro ile sahaya çıkması gayet normaldi. Hepimiz liberoda Songül'ün oynayacağını tahmin etmişizdir. Pasör olarak Naz'ın başlaması da normaldi. Nataşa Osmokroviç avrupa maçının ilk setinden sonra benchde baldırına buz torbası koyarak maçı izlemişti. Bu maçta da yoktu. Acaba sakatlığı ciddi mi yoksa dinlendirmek mi istediler.
Bugünkü maç için ne yazılabilir diye düşündüm. Saat olarak bile o kadar ters bir saatti ki ne seyirciler konsantre olabildi ne de oyuncular.
İstanbul trafiğine çok alışkın biri değilim. Maç için Beylikdüzünden yaklaşık 2 saat önce yola çıktım ve maça geldiğimde ısınmalar bitmek üzereydi. Seyirciler arasında daha uyanamadın mı diye birbirine takılanlar vardı.Sürekli tezahürat yapanlardan bir kısmı Ankaraya futbol takımının deplasman maçını izlemeyi tercih ettiklerinden olsa gerek salonda olmadıklarından tezahüratlar bile azdı.
Naz, bu maç çıkışı bana verdiği sözü tuttu ve formasını verdi. Gerçi ben ondan FENERBAHÇE ACIBADEM forması istemiştim. O bana milli takım forması verdi. Sıkı bir Naz hayranıyım ama ne yazık ki eski formunda görmüyorum onu. De Brandt'ın ilk 6 da Fraukeyi tercih etmesinden dolayı ona kızamıyorum Naz'ın bu oyununu görünce. Ben Naz'ın oyun zekasını en büyük artısı olarak görenlerdenim. Ama Naz ne yazık ki son zamanlarda hep aynı oynu oynamayı tercih ediyor ve aynı oyuncuda çok fazla ısrar ediyor. Odintsovo maçında ve bugünkü maçta Alice ile oynarken ısrarla ona oynamaya devam etmesi veya bugün Seda'da ısrar etmesi doğru değildi. Bugün ilk setin son sayısında akıllıca yaptığı plase ile aldığı sayıda olduğu gibi rakibin boşluklarını gören ve değerlendiren Naz'ı görmek istiyorum. Acaba De Brandt'ın Frauke'yi tercih etmesi mi Naz'ı strese soktu diye düşünmeden de edemiyorum. Ne de olsa yaş olarak daha küçük ve ilgi görmeye alışan bir yapısı olduğundan bu tavır onu olumsuz etkilemiş olabilir. Eğer böyle bir durum var ise Violet Hanıma büyük görev düşüyor. Naz ile ilgili olarak söyleyebileceğim bir diğer nokta da daha öncede yazdığım gibi Gamova ile arasındaki uyuşmazlık görüntüsü. Uyuşmazlık görüntüsü diyorum çünkü bir uyuşmazlıkları olup olmadığını bilmem mümkün değil. Ama dışarıdan bana görünen bu. Gamova'nın soğuk bir yapısı var ondan mı bilemiyorum ama Naz Osmokroviç ile daha uyumlu bir hava sergiliyor.
Bugün Seda bana göre çok iyiydi. maçın istatistiklerine bakmadan bu yazıyı yazıyorum. Servisleri olsun hücumları olsun çok olumlu idi.
Eda. Başlarda bir iki hücumu dışarı vurdu. Ama sonra bildiğimiz orta hücumları yaptı. Servis atarken yine 8 saniye çalacaklar diye yüreğimi ağzıma getirdi.
Alice. Bir türlü karar veremiyorum ben onun hakkında. Çok iyi sıçrıyor. Çok iyi smaç servis atıyor. Ama bir türlü çok etkin hücum yapamıyor. Bal yapmayan arı gibi. Savunmada bugün çok istekliydi. Öyle toplara atladı ki inanılmaz. Ama bu takımın sürekli oyuncusu olması bana göre çok zor.
Songül. Nihan'ın yerini doldurabilir mi diye düşündüm. Ama ne yazık ki bana güven vermiyor. Nihan'ın oyun takibi bence daha iyi.
Gamova. Bu maç nereden çıktı havasında idi. Moskova'daki Odintsovo maçı izlediğim en kötü maçı idi. Rövanş maçını da çok iyi oynamadığını yazmıştım ve daha sonra istatistiklere baktığımda 8 kez blokta kaldığını gördüğümde inanamadım. Bugünde bir iki kez bloğa yakalandı . Her oyuncuya blok yapılabilir ama Gamovanın yakalandığı bloklar onun kalitesine yakışmayan bloklardı ve Naz'ın paslarından kaynaklanmıyordu bana göre...
Kaptanımız bence altın çağını yaşıyor. Oyunu da servisleri de çok iyi.
Ligde rakibimiz yok. Oyuncularımız şu andan itibaren Lig maçlarına konsantre olmakta çok zorlanacaklar diye düşünüyorum. Ligdeki rakiplerimiz bizim ayarımızda olmadığı için o maçları angarya görebilirler. Kafaları sürekli Dörtlü Finalde olacak. Şahsen onları suçlayamam Çünkü Dörtlü Finalde elde edecekleri bir şampiyonluk onların oyunculuk kariyerleri için çok önemli olur. Avrupa Şampiyonluğu varken burada set bile alamayacak rakipleri düşünüp ciddiye alamazlar. Neyseki playofflar Dörtlü Finalden sonra oynanacak.

11 Mart 2010 Perşembe

FENERBAHÇE ACIBADEM- ZARECHIE ODİNTSOVO

Sadece bu maçı izleyebilmek için bir işi bahane ederek İstanbul'a geldim. Uçak rötar yapacak ve ben akşam üstü trafiğine takılacağım ve maça yetişemeyeceğim veya bilet bulamıyacağım diye endişe ettim. Neyse ki kortuğum olmadı ve saat 6 da salonda olabildim. Salon dolu değildi. Ama maçın başlama saatinde salon tam anlamıyla dolu idi. File arkasında duvardan ilk bölümü Rus taraftaralara ayırdıklarından ve ana tribünün ilk sıralarını güvenlik nedeniyle boş bıraktıklarından insanlar merdivenlere oturmaya başladılar. Neyse ki sonunda birileri akıl etti ve zaten gerçekten 6 kişi olan Rus taraftarın arkasında 2 sıra boş bırakıldıktan sonra özel güvenlikçileri oraya oturtup kalan sıralara da taraftarlarımızı oturttular.
Takım ısınırken taraftarımız da salonu doldurmaya başladı. Takım ısınırken salonda çalan Fenerbahçe marşları sadece taraftarı değil oyuncularımızı da etkiliyordu. Naz'ın marşlara eşlik ettiğini gördüm.:)
Dörtlü final için alınacak 1 setin bile yeteceği maça De Brandt asıl kadrosu ile başlamayı tercih ediyordu. Ve takım iyi başladı. İlk sayılar karşılık alındı ama her zamanki gibi bir anda vites arttırdık ve ilk teknik molaya 8-5 önde girdik. Daha sonra karşılıklı alınan sayılarla oyun kontrolümüzde oynanmaya devam etti. Bir ara aradaki fark azalacak gibi olduysa da ikinci teknik molaya da önde girdik. Sonra da oyundaki etkimizi daha da arttırdık ve ilk seti rahat aldık.
İlk sette pasörümüz Frauke idi. Eda 2 numaradan yaptığı hücumlarda bir türlü istediği gibi pas alamadı. O yüzden servislerde iyi olmasına rağmen hücumda etkisini göremedik. Bu arada Eda çok iyi servis atıyor ama o servis atarken ben 8 saniye çalınacak diye korkuyorum.
Bu maça (bana göre) damgasını vuran oyuncumuz Seda oldu. Servisleri de hücumları da çok iyi idi. Son sette servis karşılamada manşet sorunu yaşadı ama yine de çok iyi idi.
Nati ilk set oynadı. Sonra yerini Blomm'a bıraktı. Yedek bencinde otururken baldırına buz torbası koyduğunu gördüm. Umarım sakatlıktan dolayı oyundan çıkmamıştır. Sadece tedbir amaçlıdır. Alice smaç servisleri ve inanılmaz sıçraması ile farklılığını ortaya koydu. İkinci sette Blomm ile birklikte pasör değişikliği de yaptık ve Naz da oyuna girdi.
Bugün Naz'ın oyun anlayışını tam olarak değerlendiremedim. Teknik direktörün talimatımıdır bilemem ama fazlasıyla Blomm ile oynadı. Evet Blomm çok iyi sıçrıyor ama arka arkaya onu kullanmak çok akıllıca bir iş değil. Üstelik bugün Seda çok iyi idi. Naz ile Gamova arasında olumsuzluk mu var diye düşünmeden edemedim. İstatistikler olsa Gamova kaç top almış hücumda ona bakardım. Bugün çok fazla top alamadı diye düşünüyorum. 3-4 sefer blokda kaldı.
Savunma anlayışımız iyi ve takım her topa atlıyor iyi mücadele ediyor ama servis karşılama zayıf noktamız olmaya devam ediyor. Nihan manşette çok iyi değildi. Seda manşette aynı Seda. De Brandt son sette Merve'yi servis atması için oyuna aldı ve oyuncusuna olan güvenini kanıtladı. Son sette rakip hücumu auta çıktığı halde hakem blok aut verdi. Bir an keşke seti verse de 1 set de olsa fazladan seyredebileyim istedim..
İlk seti alınca Cannes'a dörtlü finale gideceğimiz garanti olduğu için herkes rehavete kapıldı. Taraftar bile.. Hele 3. sette rakip öne geçti ama taraftar tek tek oyunculara tezahürat yapmaya devam etti. 3. sette tribünler sıra ile SARI -LACİVERT- ŞAMPİYON-FENER tezahüratı yaptı. FENER diye bağıranlarda ŞEREF TRİBÜNÜNDEKİ yöneticilerimizdi.

7 Mart 2010 Pazar

FENERBAHÇE- ANTALYASPOR

Şubat ayı bizim için dert ayı olmuştu. Oynadığımız maçları ligin ilk yarısında oynadığımız bir çok maçtan daha iyi oynasak da kazanamıyorduk. Mart ayının ilk maçına çıkarken kimsenin olası bir puan kaybına tahammülü kalmamıştı. Zaten medya Fenerbahçe'nin puan kaybettiği her dönemde olduğu gibi yine Başkandan yönetime, Teknik direktörden oyunculara kadar her kesimin ipini çekmeye hazır yayınlara başlamıştı.

Antalya maçına iyi başladık. Antalya'da maçın 90. dakikasında Antalyaspor'un amatör takımların bile yapmayacağı bir hatası ile attığımız golün bir benzerini bu kez maçın 38 dakikasında attık. Ve anlaşıldı ki Antalyaspor yine aynı amatör takım. İstanbul'da Fenerbahçe ile oynarken orta sahada tek oyuncu bırakıp cümbür cemaat hücum etmeye kalkarsan ve bunun sonucunda da gol yersen puanı da maçı da kaybedersin.

Bu maç tek golle bitmemeliydi ama sahada öyle bir hakem vardı ki hakem demeye bin şahit ister. Maçın içinde bizim 2 Antalya'nın ise 1 penaltısını vermedi.

Taraftar Fenerbahçe'nin sahipsiz olmadığını herkese kanıtladı. Ve şimdiden lider ile aradaki puan farkı 5 olduğu için lig bitmiş, şampiyon belli olmuş gibi tavır alanlara İslam Çupi'nin söylediği gibi FENERBAHÇE'nin büyüklüğünün kupa büyüklüğü, şampiyonluk büyüklüğü olmadığını ve söz konusu Fenerbahçe olunca taraftarın UMUDUNU kaybetmeyeceğini kanıtladı. Çubuklu sevdasını kalbinde hisseden her FENERBAHÇE'li kim ne derse desin içindeki UMUDU kaybetmeyecek ve ŞAMPİYON olacağına olan inancı ile her zamanki desteğini gösterecek...

VGSTT -FENERBAHÇE ACIBADEM

Fenerbahçe Acıbadem Perşembe akşamı Moskova’da Odintsovo ile İndesit Şampiyonlar liginde Dörtlü Finale kalacak son 3 takımdan biri olmak için ilk maçını oynamış ve rakibini iyi bir oyunla 3-0 yenmişti. Oynadığı maçın üzerinden 48 saat geçmeden Cuma günü Türkiye’ye dönerek bu sene ligde oynadığı maçlarda kendisinden “set” almayı başarabilmiş tek takım olan VGSTT ile lig mücadelesinde karşı karşıya gelecekti. Forumlarda takıma duyulan güven belli oluyordu. Yol yorgunluğuna rağmen neredeyse herkes aynı tarife olur derken kimileri de belki set veya setler kaybedebiliriz diyordu.
Maç başladığında taraftarın “sarı meleklere” duyduğu güvenin hiç de boşuna olmadığı ortaya çıkıyordu. Yol ve maç yorgunluğu ilk iki set neredeyse hissedilmedi bile. Jan De Brandt’da değil set maçı kaybetsek bile lig liderliğini kaybetmeyeceğimiz halde ciddiyetinden bir şey kaybetmemiş ve asıl kadro ile maça çıkmıştı.
Etkili servislerle oyuna başladık. Takımın tek aksayanı daha doğrusu “her zamanki” oyununu oynamayan tek oyuncusu EDA idi. Orta oyuncu olarak yüksek yüzdeli hücumlarına alıştığımız Eda ne yazık ki hücumda topları öldüremiyordu. Perşembe akşamı Odintsovo karşısında en etkisiz oyununu izlediğim Gamova “Gamova” gibi oynuyordu. Nati her zamanki profesyonelliği ile oyunun her yönünde vardı. Natinin hücumlarına baktığımda 19 hücumda 2 hata 3 blok ve 6 sayısı ile sanki hücumda zayıfmış gibi görülüyor ama öyle zamanlarda öyle topları öldürüyor ve takımı rahatlatıyor ki ancak istatistiklerde hücum yüzdesinin az olduğunu görüyorsunuz. Sedanın servislerini Karşıyaka maçında çok beğendiğimi yazmıştım. Gerçekten de Seda Blok ve servislerde eski Seda olmuş ama hücum için biraz daha zaman gerekiyor. Daha öncede yazdım; acaba oynadığı pozisyonumu yadırgıyor diye…Kaptan Çiğdem her zamanki kaptan. İstikrar abidesi. Frauke bazen aksasa da genelde iyi oynadı ve oynattı. Sadece bloklarda biraz daha oyunda olmalı. Takımın dublajlarında –bana göre- yine sorun var. Naz sadece 2. Setin sonlarında oyuna girdi ve set bitti. İpek ise bir blok için girdi çıktı. Songül Seda arkaya geldiğinde manşet almak için oyuna giriyor ve katkısını yapıyor. Sezon başında çoğu kişinin burun büktüğü Nihan takımın savunmasının belkemiği oldu. Servis karşılamada çok yüksek manşeti yok belki ama dublajlarda ve savunmada çok iyi yer tutuyor.
Maçın oyun kalitesi bence iyi idi. Ancak maçın yayın kalitesi tek kelime ile rezaletti. Maçın yönetmeni kimdi bilmiyorum ama bu yönetmen her halde voleybolu daha önce hiç izlememiş. Smaç vuracak oyuncuya yakın çekim yapıldığını başka bir maçta göremezsiniz. Topun nereye düştüğünü hiç göremedik desem yeridir. Zaten maçın son sayısı oynanırken kameralar tribündeydi. Bu kadar kötü naklen yayın yapmak için uğraşsalar beceremezlerdi. Tebrik ediyorum emeği geçen herkesi…

4 Mart 2010 Perşembe

ODİNTSOVO MAÇI YORUMU




3-4 Nisan'da Cannes'da yapılacak Dörtlü Finaldeyiz... Bugün Moskova'da oynadığımız maçı 3-0 alarak 11 Martta İstanbulda oynayacağımız rövanş maçı kelimenin tam anlamı ile formalite maçı haline geldi. Maçtan önce çekiniyordum. Takımımızın bugüne kadar oynadığı resmi maçlarda sadece 4 set vermiş olmasının ve 3 maç haricinde oynadığı tüm maçları 3-0 kazanmasının baskı yaratacağını düşünüyordum. Buna bir de Dörtlü Finale kalma baskısının ekleneceğini, bu yüzden deplasmanda zorlanabileceğimizi set veya setler kaybedebileceğimizi ama turu geçeceğimizi düşünmüştüm.


Bugün sahaya çıkan kadro gösterdi ki De Brandt'ın Pasör tercihi Frauke Dırıckx. Bugün oynadığı oyunla da bu tercihin boşa olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Maça çok iyi başladı. Son setin sonlarında pas tercihlerinde hata yaptı. Son sette 21-19 önde iken Gamova'ya 2 numaradan hücum etmesi için verdiği pas kötü idi ve Gamova blokta kaldı. 23-21 iken de Gamova'ya arka ortadan hücum ederken verdiği pas alçak olduğu için Gamova blokta kaldı.Yani bir iki ufak hata dışında çok etkili ve iyiydi.


Fenerbahçe Acıbadem'in en önemli özelliği "TAKIM" olması. Oyununu ne sadece hücum, ne sadece savunma üzerine kuruyor. Oyunu iki yönüylede oynuyor. Etkili servislerle rakibi kötü hücum yapmaya zorlarken savunmada iyi blok tutuyor ve rakibi hataya zorluyor. Servis karşılamada ve hücumda topu öldürmede ise (bana göre) çok iyi olmasak da iyiyiz. Takımın hücum gücü sadece bir oyuncuya endeksli değil. Gamova gibi dünya yıldızı bir pasör çaprazımız var ama biz oyunu sadece onun üzerinden oynamıyoruz. Orta oyuncularımız ile de etkili hücum yapıyoruz. Seda veya Nati'de en az Gamova kadar etkili hücum silahımız oluyor.


Bugün bu maçı izlerken bir kez daha "Nataşa Osmokroviç'e" hayran oldum. Ve keşke 3-4 yıl önce bu takıma gelseydi diye düşündüm. Sonra da umarım başta Cemre olmak üzere tüm genç oyuncularımız ne kadar şanslı olduklarının bilinci ile hareket ederler de Nati'den çok şey öğrenirler dedim. Savunma ise savunma, hücum ise hücum daha ne yapsın bir oyuncu. Bu yaşında bu katkı helal olsun ...


Karşıyaka maçını canlı izemiş ve Eda ile Seda'nın servislerinin çok etkili olduğunu söylemiştim. Bugün bir kez daha Eda'nın ama özellikle Seda'nın servislerinin ne kadar etkili olduğunu gördüm. Seda Moskova'yı çok sevdi galiba. Dinamo Moskova maçının ilk setinde geriye düştüğümüz anda geçtiği serviste arka arkaya attığı etkili servislerle seti çevirmiş ve maçı almıştık. Bugün de ikinci sette arka arkaya etkili servisler atarak maçı kolaylaştırdı. 4 de Blok sayısı var Seda'nın. Ancak Seda eskisi kadar etkili hücum edemiyor. Sakatlık sonrası bu konuda eski günlerine dönemediğinden mi yoksa oynadığı posizyonu yadırgadığından mı bilemiyorum ama yine yüksek yüzde ile top öldüreceği günleri yaşayacağına inanıyorum.


Böylesi önemli ve güzel maçı yayınlayan TRT2 ise ne yazık ki yine beni sinirden kudurttu. Maçın başından 2. setin sonuna kadar "AZ SONRA" diye ekranın neredeyse 3/1 ini kapsayan bir son dakika haberini koyarak maçı izlememizi zora soktu. Çerçeve reklam gibi yapsa ya da son dakika haberini altta kayan yazı ile verse günaha girerdi sanki. Bir de ellerindeki en iyi voleybol spikeri bile; "Seda'yı orta oyuncu" zannediyor ve "Eda etkili smaç servis atar" diyorsa anlayın artık voleybola verdikleri önemi...

DÖRTLÜ FİNALE 1 ADIM KALA

İndesit Şampiyonlar liginde oynanacak dörtlü finalin evsahibi belli. Dörtlü finalin diğer 3 takımı ise bu hafta oynanacak ve gelecek hafta yapılacak rövanş maçları ile belli olacak. Yarın akşam Moskova'da Odintsovo ile karşılacak Fenerbahçe Acıbadem bir çok kişiye göre favori. Bu sene oynadığımız resmi maçlarda namağlup olan ve sadece 4 set veren bir takım olarak bu gayet normal. Ancak Dinamo Moskova'yı eleyen bir rakip var karşımızda ve ben her ne kadar takımımıza çok güvensem de işimizin çok da kolay olmadığını düşünüyorum. Fenerbahçe Acıbadem'in her maçını 3-0 alması beklentileri çok yükseltti. Bu nedenle yarın çoğu kişi 3-0 lık bir sonuç bekliyor. Umarım ben yanılırım ama bu kez 3-0 kazanmamızın zor olduğunu düşünüyorum. Eleyeceğimizi ama bu sefer 3-0 lık maçlar oynayamayacağımızı düşünüyorum.
Perşembe günkü maçtan sonra Cumartesi günü bu sene bizden ligde set almayı başarabilen tek takım olan ve büyük ihtimalle şampiyonluk için karşılaşacağımız VGSTT ile oynayacağız. Onlar dün İndesit Şampiyonlar liginde kendi sahalarında Novarra'ya 1-3 yenilerek Dörtlü finallere katılma şansını da kaybettiler. Artık Ligde başarı onlar için tek hedef oldu. Bizim ise hedeflerimiz daha büyük. Takımın kırılganlığını test edebileceğimiz bir sürece girdik.
Ali Şen'in zamanında söylediği ama (futbolda) bir türlü gelmeyen "AVRUPA ŞAMPİYONU FENERBAHÇE TAKIMINI TAŞIYAN UÇAĞIN" bu sezon FENERBAHÇE ACIBADEM olarak DÖRTLÜ FİNAL SONRASI CANNES' dan geleceğini ve hepimizi gururlandıracağını umuyorum.

3 Mart 2010 Çarşamba

ŞUBAT AYI ve UMUTLANANLAR

Süper ligde ilk yarıyı lider bitirdik.Ligin ikinci yarısında İstanbul dışında deplasmanda Sivas Manisa ve Ankaradaki Gençlerbirliği Ankaragücü maçlarımız olduğundan "fikstür avantajına" sahip olduğumuza inandık, inandırıldık. Şubat ayı - iyi ki cüce ay derler bir de - bizim için bitmek bilmedi. Bugün geldiğimiz noktada bir çok renktaş umutsuz ve doğal olarak da mutsuz...
Başkandan, Teknik Direktör ve teknik heyetten ve hatta futbolculardan bile fazlasıyla hoşnutsuz olan taraftarımız var. Haklıdır haksızdır değerlendirmesine girmek niyetinde değilim. Çünkü tüm bu değerlendirmelerin subjektif ölçütlere dayandığı gerçeğinin bilincindeyim.
Bugün ülkemizde futbolun unsurları arasında amatör kalan tek unsur TARAFTAR. Ve taraftarın büyük çoğunluğu sadece SONUCA endeksli. Şampiyonluk haricinde tüm sonuçlar BAŞARISIZLIK onlara göre...
Kadıköyde 8JK a 3-4 yenildiğimiz maç benim unutamadığım maçlardan biridir. Maçın başında ilk 15 dakikada oynadığımız futbol şiir gibiydi. Anelka karşısında oynayan Ali Güneş'i tek kelime ile madara etmişti. İlk 15 dakikada rahatlıkla 3-0 öne geçebilirdik. Zaten maçta topu topu 6 kere geldiler kalemize ve Rüştü 4 ünü içeri aldı, biri dışarı gitti ve nasıl olduysa birini de Rüştü ve direk önledi.
İşte bu maç gibi 2 maç oynadık.Diyarbakır ile 1-1 berabere kaldığımız maçta da, Manisa ile deplasmanda 2-2 berabere kaldığımız maçta da hiç de kötü futbol oynamadık. Mücadele ettik. Hatta ligin ilk yarısında futbol oynamadığımız halde yendiğimiz ve 3 puan aldığımız maçlardan daha çok keyif aldım bu maçları izlemekten.
Şubat ayının son lig maçını ise istanbul B.Şehir Belediyesine karşı oynadık ve geleneksel sonucu aldık. Süper lige çıktığı 3 senede toplam 6 maç oynamışız ve her sezon 1 maçı kaybetmişiz. (Geçen sene Cüneyt Çakır yönetmiş ve biz yine "berbat" bir futbol oynamış ama 2 ofsayt gol ile 2-0 yenilmiştik. Fakat biz kötü oynayınca hakem hatalarından bahsetme hakkımız olmadığından ofsayt goller tartışılmadı bile.)
Ligin kalitesi şimdi artar, futbolumuz temiz olur. Ne de olsa bir çok kişiye göre 6Saray şampi... Oysa bu hafta Eskişehirde oynayacağı deplasman maçını ve 2 hafta sonra gideceği Trabzon deplasmanını kaybederse ve biz maçlarımızı kazanırsak 5 puanlık farkı kapatıp 1 puan farkla Alisamiyen'deki maça gideriz ama emin olun işte o zaman yeniden bu lig kalitesiz ve futbolumuz kirli olur.
Fenerbahçe'yi bir türlü içine sindiremeyenler unutmasınlar ki "BİZ FENERBAHÇEYİZ". Mücadelemizden asla vazgeçmeyiz. İyisi mi siz,siz olun sakın "UMUTLANMAYIN"....
DAHA BİZ SON SÖZÜMÜZÜ SÖYLEMEDİK. Ve biz ne dersek o olur.