Baro seçimleri olduğu için Pazar günü oyumu kullandıktan sonra uçakla İstanbula gittiğimde saat 15 ti. Burhan Felek saonuna ulaştığımda ise ilk set başlamış ve 18-13 önde idik. Seti aldık. Aklım akşam oynanacak Fenerbahçe-GSaray maçında idi. Salon dolu sayılabilirdi ama taraftarımız yoktu. Sadece izleyicilerimiz vardı. İkinci setten itibaren maçı izlemeye bizim teknik adamlar ve oyuncular da dahil oldu. Takımda sadece Libero Serkan ve biraz da Ersin gayretli idi. Marshall tek kelime ile hayalkırıklığı idi. Servis karşılamadaki hatalarını sayamadım bile. Milkoviç Düntya Kupasında oynayan Milkoviçin dublörü gibiydi.Dünya Kupasının yorguluğuna bağlayabiliriz. Ama Arslan Ekşi, Emre ve hatta Coskoviç'in bizim bildiğimiz oyuncularla benzerlikleri olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. İBB her zamanki gibi oynadı. Orta oyuncu olarak Erhan Dülge'yi beğendim. Özkan'ı elimizde tutamadığımız gibi Erhan'ı da elimizde tutamayışımıza hayıflanmadım desem yalan olur.
Şükrü Saraçoğluna ise maça yarım saat kala ulaşabildim. Maçtan önce herkesin Fenerbahçe'yi açık ara önde, favori göstermesine, iddianın mantıkla açıklanmayacak oranlar açıklamasına karşı çıkıyordum. 6Sarayın motive olacağını düşünüyordum. Dün maçta Yobo ve Volkan'dan başka iyi oyuncumuz olmadığını düşünüyorum. Takım olarak oynamada eksikliklerimiz çok fazla. Stoch benim için hala bal yapmayan arı. Dia ise pişmesi gereken bir oyuncu. Niangın forvette yalnız kalmaması gerek. Adam tek başına mücadele etmekten çok yoruluyor. Onun boşalttığı alanları kullanacak ikinci bir forvet gerek. Dia da Stoch da kanat oyuncusu olarak Niang'ın boşalttırdığı alanlara kaçan oyuncular değil.
Mehmet Topuz. Ne yapar ne oynar anlamakta zorlanıyorum. Başkanın 8eşiktaşa kaptırmamak için gereksiz yaptığı bir transfer olarak kalacak bana göre.
Hakem Bülent Yıldırım maçı "İDARE" etti. Hakem maçın skoruna, oyuncuların sarı kartı olup olmadığına bakmaksızın kararını verir. Maçı yönetir. Ama siz maçın skoruna oyuncuların sarı kartı var mı yok mu ona göre hareket ederseniz maçı yönetmez İDARE edersiniz. Pozisyonun sarı kartlık olup olmadığına göre karar verirsiniz yoksa maçın ilk dakikası mı, oyuncunun sarı kartı var mı gibi düşüncelerle hareket ederseniz maçı istediğiniz kıvama getirmek için hareket edersiniz.
Dün beni en çok şok eden ise Bayan Basket takımımızın Kayseri Panküp'e yenildiğini öğrenmek oldu. Hele de gazetelerde Diane Taurasi'nin 15 şut kullandığı maçta hiç sayı atamadığını öğrendiğimde "Bize gelen oyunculara ne oluyor" diye düşünmeden edemedim.
Haftanın tek iyi sonucu Erkek Basketboldan gelmiş. Ne diyebilirim ki. Bir daha böyle kabus gibi hafta sonu yaşamayı dilememekten başka.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder