29 Nisan 2010 Perşembe

BAYANLAR VOLEYBOL PLAYOFF FİNALİ

Ve sona gelindi. Bayanlar Aroma Voleybol liginde yarı final karşılaşmaları tamamlandı. Eczacıbaşını 3-0 lık seri ile geçen VGSTT ile Galatasaray'ı 3-0 lık seri ile geçen FENERBAHÇE ACIBADEM finalde karşı karşıya gelecekler.
Ligin başlangıcında ilk 4 olacağı tahmin edilen takımlar ligi ilk dörtte bitirmişledi. Playoff yarı final maçlarının sonucunda da sürpriz olmadı. VGSTT ile Eczacıbaşı arasındaki serinin 3-0 bitmesi belki sürpriz oldu ama seriyi VGSTT nin alması sürpriz olmadı.
Bu seneye kadar ligi domine eden takımların başında gelen Eczacıbaşının bu yıl geçen yıllardaki görüntüsünden çok şey kaybetmiş olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Oyun olarak tek bir oyuncuya Mirka'ya dayalı oyunları yetmeyecekti ve yetmedi.
Türk Telekom'un sene başında bana göre sürpriz bir kararla voleybol şubesini kapatarak VGS ile birleşmesi ile ortaya çıkan VGSTT sahip olduğu kadro ile ligin dikkat çekici takımlarından biri olmuştu.
Fenerbahçe Acıbadem ise bu senenin flaş takımı idi. Geçen sene kimsenin şans tanımadığı bir dönemde şampiyon olan Fenerbahçe Acıbadem, M Ali Aydınlar'ın sadece Türkiye'de değil Avrupada da başarılı olacak bir kadro kurmak için yaptığı transferlerle dikkati çekti. Şampiyon olan kadrodan Kaptan Çiğdem Can RASNA, orta oyuncu Eda ERDEM, Avrupadan transfer teklifleri alan Seda TOKATLIOĞLU ve genç pasör Merve Tanıl haricindeki 8 oyuncu ile yollarını ayırdı.Bugüne kadar ülkesi dışına çıkmamış voleybolun 1 numarası Moskova Kulesi Gamova, İtalya ligi sayı kraliçesi Nataşa Osmokroviç, ülkenin gelecek vaad eden genç pasörü Naz Aydemir, libero olarak Nihan YELDAN ve Songül DİKMEN, gelecek vaad eden orta oyuncu İpek SOROĞLU, Belçika milli takımının pasörü Frauke DRİCKS, ve Hollanda milli takım oyuncusu Alice BLOOM u transfer etmişti.
Sene başında ilk defa düzenlenen süper kupa finalinde Eczacıbaşını 3-1 yenerek ilk kupa olark SÜPER KUPA'yı alan Fenerbahçe Acıbadem gerek ligde gerek İndesit Avrupa Şampiyonlar liginde oynadığı her maçı kazanarak ARMANIN GURURU oldular.
Fenerbahçenin bayan voleyboluna önem verdiği dönemlerde tribünlerde takılan "SARI MELEKLER" adını hak eden voleybolcularımız voleybol izleyicisi olmayanların bile dikkatini voleybola çekmeyi başarmışlardı.
İndesit Avrupa Şampiyonlar liginde Dörtlü Finale kalan FENERBAHÇE ACIBADEM, Acıbadem grubunun çok başarılı yaptığı bir tanıtım çalışması neticesinde gazetelerin ilk sayfalarında yer buluyordu. Spor medyasında yer bulamayan voleybol haberleri sayfa sayfa çıkmaya başladı. Dörtlü finalin final maçı futbol takımın Kayseri ile oynayacağı (neredeyse) kader maçına denk gelmesine rağmen bir çok Fenerbahçeli belki de ilk defa aklı yüreği voleybol maçında iken futbol maçını göz ucu ile izlemişti.
Türkiye Kupası için VGSTT ile final oynayan Fenerbahçe Acıbadem ilk maçı 2-0 dan 3-2 verince çatlak sesler ortaya çıkmaya başlamış ve o güne kadar sadece Dörtlü Finalin final maçını o da 3-2 kaybeden takım eleştirilmeye başlanmıştı. 3 gün aradan sonra oynanan rövanş maçında 2-0 dan durum 2-2 olunca ve oynanan tiebreak setinde VGSTT 11-9 öne geçince ben de dahil olmak üzere bir çoğumuz hedeflerimizden biri olan Türkiye Kupasını kaybetmekten çok, Fenerbahçe düşmanlarının söyleyebileceği sözleri düşünerek hayıflanmaya başlamıştık ki oyuncularımız muhteşem bir geri dönüşle seti alıp kupayı İLK DEFA OYNANACAK altın sete taşımayı başardılar. Altın sette Fenerbaahçe Acıbadem gibi oynayan meleklerimiz ezici bir üstünlükle hak ettkleri kupayı aldılar.
Şimdi bu kupanın bir nevi rövanşı oynanacak. Karşımızda olabilecek en iyi rakip var. Bizden ligde ilk set almayı başaran , Türkiye'de bizi yenmeyi başaran tek takım olan VGSTT ile final için karşılaşacağız.
Bizim oyunumuzun büyük çoğunluğu etkili servis atmaya dayanıyor. Etkili servislerle rakibi bozmaya ve doğru dürüst hücum etmesini blokla engellemeye dayalı bir oyun anlayışımız var. Hücumda tek bir oyuncuya dayalı oyun anlayışımız yok. Gamova her yerden etkili hücum yapıyor. Seda da Osmokroviç de iyi hücum yapıyorlar. Ortadan Eda ile oynadığımızda da top öldürebiliyoruz. Yani fazlasıyla hücum silahımız var. Blok konusunda da etkili oluyoruz. Savunmamız istenilen seviyede değil sadece...
VGSTT ise hücumda genelde Neslihan'a dayalı oynuyor. Poljak, Maculewich bir arada olduğunda blokları etkili olabiliyor. Nikoliç bana göre manşeti zayıf olduğundan en zayıf halka. D.Stamm ise sakatlığında etkisi olsa gerek eskisi kadar iyi değil. Güldeniz ise sürpriz servisleri ile bize sıkıntı yaratabilir. Özge ve Gözde ikizlerinin bir günü bir gününe benzemez ama en iyi olduklarında bile kapasiteleri kısıtlıdır.Gizem ise manşetinden ziyade iyi savunması ile dikkatimi çekiyor.
İki takımda da neden oynamadığına şaşırdığım oyuncu var. Fenerbahçe Acıbadem de NAZ AYDEMİR. VGSTT de ise Duygu BAL. Bu iki oyuncununda ilk 6 da oynaması gerektiğini düşünüyorum.
Umarım kaliteli bir seri olur. VGSTT li oyuncuların saygısızlıkları özellikle de Neslihan'ın sakız çiğnemesi beni bir voleybolsever olarak sinirlendiriyor. Herşeye rağmen maçların çekişmeli olacağını ama serinin 3-0 FENERBAHÇE ACIBADEM'in olacağını düşünüyorum. Maçlar 3-0, 3-0, 3-0 olmaz ama 3-2 lik de fazla maç olacağını sanmıyorum.

GEÇİCİ TRANSFER HAKKI (MI)

Yabancı oyuncu sayısının 3+1’den 2+2’ye düşürülmek istenmesindeki amacın, yerli oyunculara daha çok forma şansı vererek kendilerini geliştirmelerini sağlamak olduğunu ifade eden Karabıyık, şu bilgiyi verdi: "Görüşmelerimiz sonucunda 2+2 yerine 3 yabancıda karar kıldık. Böylece yerli oyuncular, 3+1 uygulamasına göre çok daha fazla forma şansı bulabilecek. Ayrıca sezonun 6. haftasından itibaren oynanan toplam sayı ve setin 3’te 1’i oranında forma giymemiş oyunculara kulüp, geçici transfer hakkı verecek. 3 yabancı oynatmayan takımlar, geçici transfer zorunluluğundan muaf tutulacak."
Yabancı oyuncu konusunda bir sınırlama getirilmesi olaya bakış açısının farklılığı nedeniyle tartışmaya açık bir konudur. Yabancı oyuncuların yerli oyuncuların gelişiminde engel mi olduğu yoksa rol model mi olduğu hep tartışılmıştır. Altyapıya ağırlık verilmesi ve yerli oyuncuların yetiştirilmesi elbette ki herkes tarafından daha uygun bir çözüm yolu olarak gösterilmektedir. Ancak ülkemizin gerçekleri göz önüne alındığında “sporcu” yetiştirmek de çok kolay değildir. Aileler çocuklarının yetişme çağlarında sporculuğu bir meslek olarak görmedikleri için spor yapmalarını teşvik etmek yerine dershanelere göndererek üniversite mezunu olmaları için zorladıkları bir realitedir. Üstelik altyapıya kaynak ayırmak, oyuncu yetiştirmek maliyet açısından bazen çok pahalı olmaktadır. Altyapıya yetiştirilmek için alınan her oyuncunun beklenen gelişimi gösteremediği ve sıradan bir oyuncu olabileceği, bu durumda bu kişiye yapılan yatırımın ölü yatırım olabileceği oysa artık amatör olmaktan çıkan ve başlı başına bir endüstri haline gelen sporda oyuncu transferi bazen daha ucuza mal olmaktadır. Üstelik ülkemizin yıllardır girmek için mücadele ettiği Avrupa Birliği üyeliği gerçekleştiğinde (hatta Avrupa Birliğine tam üyelik olmasa bile Serbest dolaşım hakkının verilmesi halinde bile) Avrupa birliği üyesi bir ülke vatandaşı herhangi bir sınırlamaya tabii olmadan oynama hakkına sahip olma hakkı kazanacak.
Benim asıl üzerinde durma istediğim konu Yabancı sınırlamasındaki açıklamasından sonraki beyanları. Başkan sezonun 6. Haftasından itibaren oynanan toplam sayı ve setin 1/3 ünde forma giymemiş oyuncuların geçici transfer hakkına sahip olabilmesi.
Voleybol müsabakalarına katılmak isteyen spor kulüpleri ile sporcuların uyacakları sporcu tescil, lisans, vize transfer ve sözleşme ile ilgili usül ve esasları düzenleyen talimatın 17. Maddesinde “Bayan ve erkek oyuncular için serbest transfer dönemi 22 yaşını doldurdukları tarihte başlar” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre 22 yaşını doldurmamış bir oyuncu kulüplerinden “bonservis ve muvafakatname almadan” transfer yapamazlar.
Başkanın açıklamalarına göre ilk 6 haftada oynanan toplam sayı ve setin 1/3 ünde forma giymemiş oyuncu bu durumu sözleşmenin fesih nedeni mi sayacak? İlk 6 hafta bu süre forma giyen ama sezonun kalanında forma giymeyen oyuncu bu haktan yararlanamayacak mı? Oyuncu sezonun ilk 6 haftasının 2 haftasında sakat olursa bu hakkı kullanması nasıl hesaplanacak? Sezonun ilk 6 haftası hesaplanırken sadece lig maçlarımı esas alınacak yoksa Avrupa kupası maçları veya Türkiye Kupası maçları da hesaba katılacak mı? Oyuncunun formsuzluğu nedeniyle oynatılmaması veya oyuncunun sözleşmeyi fesih etmek istemesi nedeniyle oynamak istememesi durumunda ne olacak?
22 Yaşını doldurmamış oyuncuların kulübün muvafakati olmadan transfer yapamayacağına dair amir hü-küm varken aykırı bir başka hüküm nasıl kabul edilebilir. Geçici transfer sadece o sezon için geçerli olur ama bu arada oyuncu 22 yaşını doldurursa ne olacak?
Serbest transfer yaşı voleybolda 22 olarak belirlenmiş futbol da ise serbest transfer yaşı net olarak açıklanmamış. Futbol federasyonuna göre sözleşme süresi en fazla 5 yıl olarak belirlenebiliyor ancak oyuncu 18 yaş altında ise 3 yıldan fazla süreli sözleşme yapılamıyor. Ancak 23 yaşın doldurulmasına kadar yapılan her transferde yetiştirme tazminatı ödeniyor. Basketbolda ise daha karışık bir sistem söz konusu.16 yaşını veya Genç takım yaşını dolduran oyuncular sözleşme yapabiliyor.17 yaşındakiler en fazla 7, 18 yaşındakiler en fazla 6, 19 yaşındakiler en fazla 5 yıl için sözleşme yapabiliyorlar. Sözleşme yapmaya kulüp tarafından davet edildiği halde sözleşme yapmayan sporcular 23 yaşına kadar anlaşma yapamıyorlar.
Voleybol federasyonu başkanının ilk 6 hafta belli süre oynamayan oyuncunun geçici transfer hakkına sahip olmasının benzeri futbol federasyonunun talimatnamesinde bulunuyor ama orada hüküm şu şekilde düzenlenmiş;
“ Futbolcu, sezon sonunda kulübünün oynadığı resmi müsabakaların %10 undan daha azında görevlendirildiği takdirde sözleşmesini sportif haklı sebeple feshetme hakkına sahip olur. Böyle bir fesih, futbolcunun durumu ve somut olayın şartları göz önüne alınarak değerlendirilir. Futbolcu sportif haklı sebeple feshi kulübünün ilgili sezondaki son müsabakasından itibaren 15 gün içinde yapmak zorundadır.” (Ancak bildiğim kadarıyla futbolcunun 18 kişilik kadroda yer alması bile görevlendirilme olarak değerlendiriliyor.)
Umarım bu sezonki transfer talimatnamesini yazarken kafa karışıklığını ortadan kaldıran bir düzenleme yapılır.Düzenleme yapılırken kullanılan ifadeler çok önemlidir. Şu an ki transfer talimatının 15. ve 17. maddesini aşağıya aynen alıyorum.
Madde 15- Sporcular tescilli bulundukları kulüplerinden bonservis almak ve Federasyon tarafından belirttilen şartları yerine getirmek koşuluyla başka kulüpler transfer olabilirler.
15.1 Sözleşme süresi biten sporcu için, bu talimatın 17.1 maddesi doğrultusundaki şartlar dahilinde, bonservis alma zorunluluğu aranmaz.
15.3 Yaş düzeltmeleri dikkate alınmaz.
Madde 17.-Bayan ve erkek sporcular için serbest transfer dönemi 22 yaşını doldurdukları tarihte başlar. 17.1 Serbest transfer yaşını doldurdukları kulüp ile izleyen sezonlar için sözleşme imzalamayan/yenilemeyen sporcular kulüplerinden ayrılacakları ;
1. yıl için sözleşmelerinde yer alan son bir yıllık transfer tutarının 2 katı kadar
2. yıl için sözleşmelerinde yer alan son bir yıllık transfer tutarı kadar
3. yıl için sözleşmelerinde yer alan son bir yıllık transfer tutarının yarısı kadar yetiştirme bedelini ödemek suretiyle kulüplerinden bonservis alabilirler. Serbest transfer yaşını doldurduğu sezonu izleyen 3 sezonu kulüplerinde tescilli olarak tamamlayan sporcular bedelsiz olarak serbest kalırlar.
17.2 Serbest transfer yaşını doldurmamış sporcular, kulüplerinden bonservis ve muvafakatname almak suretiyle transfer yapabilirler.
Maddeler bunlar. Şimdi bir pratik yapalım.. Örnek tabii ki Naz.
Naz 14.08.1990 doğumlu. 22 yaşını 14.08.2012 tarihinde tamamlayacak ve serbest transfer hakkına sahip olacak. 2012 yılında Fenerbahçe ile sözleşme yenilemeyecek olursa ne kadar yetiştirme bedeli ödeyerek kulüpten bonservisini alabilir?
Bu oyuncu Eczacıbaşı altyapısında 11 yıl oynamış bir oyuncu, Eczacıbaşı oyuncunun bonservis alabilmek için ödediği yetiştirme bedelinden pay talep edebilir mi?
Bir transfer talimatnamesini bu kadar anlaşılmaz yazmak da ayrı bir meziyet değil midir?

19 Nisan 2010 Pazartesi

ÖNEMLİ OLAN ŞAMPİYONLUK MU?



Şubat ayında hiç hesapta olmayan maçlarda yaşadığımız puan kayıpları nedeniyle dün oynanan maçta puan kaybına tahammülümüz bile kalmamıştı. Şampiyonluk için mücadele etmeye devam edebilmemiz için Kadıköy Şükrü Saraçoğlunda Beşiktaşı yenmek zorundaydık.
Maça iyi başladık. Daha 2. dakikada Alex'in attığı golle de öne geçtik. Ve iyi oynamaya devam ettik. Daha 13. dakikada 2. golü atmak bile şaşırtıcı olmazdı ama pozisyona giren Guiza olunca biz saç baş yolmakla kaldık. Daha sonra ise Alex'in veliahtı olarak tanımlanan Özer Alex gibi bir pas verdi Alex'e ince ve şık ama Alex Guiza'lığa özendi ve mutlak golü kaçırdı.
İlk yarı iyi olan takım Fenerbahçe idi. İkinci yarının başlangıcı ile oyundaki dengeyi lehine çeviren Beşiktaş oldu. Bir pozisyonda Lugano penaltı verilecek bir şekilde elle oynadı ama hakem devam ettirdi. 10 dakika sonra ise Bilica penaltıya neden oldu. Hakem de penaltı noktasını gösterdi. Ama sonrasında Bilica öyle birşey yaptı ki bu takımın oyuncusu olmadığını ve olmaması gerektiğini ispatladı herkese.
Şampiyon olursunuz olmazsınız bazen bu hiç önemli değil. Bu camia 2006 yılında Denizli maçı ile kelimenin tam anlamı ile travma yaşadı ama utanmadı. Şampiyon olalım olmayalım yapılacak şey belli o da BİLİCA ile yolları ayırmak.
Ve Fenerbahçe taraftarının neredeyse büyük bir çoğunluğu bu konuda hemfikir... En azından benim gördüğüm tanıdığım Fenerbahçeliler...
Bu arada ligin ilk devresinde İnönü'de Beliktaş ile oynadığımız maçta ilk yarıda Gökhan Gönül'ün ceza sahası içinde düşürülmesine penaltı çalamayan, Uğur İnceman'ın attığı golde OFSAYT bayrağı kaldıramayan hakemlerin CESARETİ/YÜREĞİ var mıydı diye de sorabilirmiyiz Sayın Mustafa DENİZLİ hocam...

18 Nisan 2010 Pazar

ELDE VAR BİR...

Aroma Erkekler Voleybol Birinci Ligi Play-Off Finalinde Ziraat Bankasını ilk maçta İstanbul'da 3-2, ikinci maçta Ankara'da 3-2, üçüncü maçta ise 3-1 mağlup eden Fenerbahçe, seride durumu 3-0 yaptı ve Ankara'da şampiyonluğa uzandı.
Son 3 yılda 3 kez Play off finali oynayıp 2007-2008 sezonunda şampiyon olan geçen yıl ise pasörü Arslan'ın sakatlanması nedeniyle 1-0 önde olduğu seriyi 3-1 kaybederek 2. olan Fenerbahçe bu sene tekrar şampiyon olmayı başardı.
Bu sezon voleybolda Fenerbahçe Acıbadem'in hem yurtiçinde hem de yurtdışında oynadığı maçlarda aldığı başarılı sonuçlar nedeniyle tüm gözler Fenerbahçe Acıbadem'e çevrilmişti.Fenerbahçe Bayan Voleybol takımının başarılarını SPONSORU olan Acıbadem'in başarısı olarak lanse etmeye çalışan kişiler bile vardı. Fenerbahçe Acıbadem'in maçları nedeniyle sarı melekleri yalnız bırakmamak için 50.Yıl Salonunu dolduran taraftarımız Fenerbahçe Erkek voleybol takımını - sayıları az olan cefakar voleybol taraftarımız haricinde- ihmal ettiler.
Bayanlar Voleybol liginde takımlar arasında güç dengesinin eşit olmadığı, Fenerbahçe Acıbadem'in şampiyonlukta neredeyse rakipsiz olduğu, Eczacıbaşı, VGSTT nin bir parça da 6Saray'ın iddiasının ancak 2. lik için olabileceği diğer takımların üst sıraları zorlayamayacağı hemen herkes tarafından kabul edilen bir olgu. Oysa Erkekler voleybol liginde şampiyonluk için oynayan takımlar arasındaki güç dengesinin birbirine yakın olduğu , geçen yılın şampiyonu İBB nin,Arkas'ın, Ziraat Bankasının, Halk Bankasının hatta SGK nın,6Saray'ın bile iyi bir kadroya sahip olduğu düşünülecek olursa Fenerbahçe'nin ŞAMPİYONLUĞUNUN ne kadar zor ve büyük bir başarı olduğu daha iyi anlaşılır.
Sponsoru bırakın formasında göğüs reklamı bile olmayan Erkek voleybol takımımız Yarı finalde Arkas'ı 3-1 lik seri ile geçti. Arkas ile İstanbul'da oynadığımız ilk maçı rahat bir biçimde 3-0 almıştık. Serinin İkinci ve üçüncü maçı İzmir'de oynandı. Ben de bu maçları çıplak gözle izlemiştim. İzmirdeki ilk maçta 3-0 mağlup olduğumuzda sahaya "adeta sokaktan geçen 7 kişinin üzerine sarı lacivert forma giydirip sahaya çıkarsak daha iyi mücadele ederlerdi" diye eleştirdiğim oyuncular ertesi gün muhteşem oynarak 3-0 yendiklerinde "İstanbul'daki maçta Arkas'ı geçeriz ama rakibimiz olan Ziraat Bankası ile oynayacağımız maçta rakipten çok bizim ne yapacağımız önemli. İlk maçtaki Fenerbahçe olarak mı yoksa ikinci maçtaki Fenerbahçe olarak mı çıkacağız" demiştim.
Nitekim Fenerbahçe İstanbul'da Arkas'ı zorlanmasına rağmen 3-2 yenerek Playoff finalini Ziraat Bankası ile oynamaya hak kazanıyordu. Ligi lider bitirdiği için saha avantajı Fenerbahçe'de olacaktı. Bu da ilk maçın İstanbul'da oynanması demekti. İstanbul'da oynanan playoff final ilk maçında setlerde 2-0 geriye düşmemize rağmen sonradan maçı çevirerek 3-2 kazandık ve seride de 1-0 öne geçtik.
Ankara'da iki maç oynayacaktık. Bir maç kazanıp birini kaybetsek bile İstanbul'da 2 maç yapma ihtimalimiz vardı. Gerçi İstanbul'da saha avantajımız taraftar avantajımız anlamına gelmiyordu ama İdari menejerimiz Abdullah Paşaoğlu'nun dediği gibi "az ama efektif taraftarımızın desteği" bile onlara yetiyordu.
Ankara'daki ilk maç da İstanbul'daki maçın neredeyse bir kopyası oluyordu. Çok çekişmeli geçen maçta bizim için tek olumsuz yön olarak çok fazla servis hatası yapmamız söylenebilirdi ama etkili servis atarak oyun oynayan bir takım için etkili servis atmaya çalışırken servis hatası yapmayı göze almak kadar doğal bir şey de olamazdı. Maç 2-2 ve tie break servisinde 14-13 önde iken kullandığımız servisi iyi karşılayan ve Ziraat Bankası takımının en etkili hücum oyuncusu olan Celitans'a tekli blok yapan Divis setin 15-13 maçın da 3-2 Fenerbahçe'nin olmasını sağlıyordu.
Bugün oynanacak maçı kazandığımızda şampiyonluğumuzu ilan edecektik. Kaybedersek bile İstanbul'da oynayacağımız maç veya maçlar vardı. Ama Ziraat Bankasının kaybetmemesi şarttı.
Maça iyi başladık.Daha önce oynanan iki maçtan farklı olarak daha iyi oynuyorduk. İlk sete iyi başladık ve iyi bitirdik. İkinci sette de iyi oynayan takım biz idik. Dişlilerinin kusursuz çalıştığı bir makine düzeninde idi sanki Fenerbahçe. Ziraat Bankası da iyi oynuyordu ama Fenerbahçe çok farklıydı. Ve bu seti de rahat bir şekilde Fenerbahçe alıyordu.
3. set Fenerbahçe için Şampiyonluğun ilan edileceği, Ziraat Bankası için ya tamam ya devam seti idi. Diğer iki setten farklı olarak başa baş geçiyordu. Set sonlarına doğru Fenerbahçe sete ağırlığını da koydu ama Hakem faktörü bir kez daha devreye girdi. Setin sonlarına doğru çok net 2 yanlış karar ile seti alması ve Şampiyonluğunu ilan etmesi gereken Fenerbahçe 26-24 seti kaybediyordu.
4. set oynanmaya başladı.Bu sette başabaş geçiyordu önceleri ama sonra Fenerbahçe vites yükseltiyor ve seti rahat bir biçimde 25-19 maçı da 3-1 alarak şampiyonluğunu ilan ediyordu.
Voleybol Federasyonu;
MVP Tomislav Coskovic Fenerbahçe
Payidar Demir Ödülü Resul Tekeli Ziraat Bankası
En Skorer Oyuncu Gundars Celitans Ziraat Bankası
En İyi Atak Yapan Oyuncu Gundars Celitans Ziraat Bankası
En İyi Blok Yapan Oyuncu Arslan Ekşi Fenerbahçe
En İyi Servis Atan Oyuncu Emre Batur Fenerbahçe
En İyi Pasör Selçuk Keskin Ziraat Bankası
En İyi Libero Serkan Kılıç Fenerbahçe
olarak belirlemiş. Bu seçimlerin bazılarına katılmak mümkün değil. Arsan'ın en iyi pasör, Emre'nin en iyi blok yapan oyuncu olarak seçilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum.
3 yılda 3 kez final oynayan ve oynadığı 3 finalin 2 sini kazanarak ŞAMPİYON olan takımın taraftarımızdan daha çok ilgi görmeyi hak ettiğini düşünüyorum.
İlgi göstermesi gereken sadece taraftarımız değil. Yönetimimizin de bu takıma daha çok ilgi göstermesi gerek. Bugün Divan Kurulu toplantısı vardı belki bu nedenle Yönetim Kurulumuzdan Hakan DİNÇAY hariç hiçbir yöneticimiz bu maçı izlemeye gel(e)memişti. Ama bu maçı almamız halinde ŞAMPİYON olacağımız KUPA alacağımız göz önünde tutularak takımın Başkan vekilinin ve 1-2 as başkanının salonda takımımızın oyuncularımızın yanında olması gerekirdi.
Yöneticilerimiz bu takımla bu günden sonra daha fazla ilgilenmeli ve bu takıma iyi bir SPONSOR bulmalıdır. Fenerbahçe Erkek voleybol takımının bu ligdeki rakiplerinin kadro oluşturmak için harcadığı paranın hiç de az olmadığı, gelecek yıl bu takımın sadece ligde değil aynı zamanda Avrupa'da şampiyonlar liginde mücadele edeceği düşünülecek olursa gelecek sene için bu senekinden daha çok paraya ihtiyacımız olacaktır.
Demeter, benim de zaman zaman mola almadığı ve oyuna müdahale etmediği, oyuncu rotasyonu yapmadığı ve neredeyse sürekli aynı 7 ile oynadığı gerekçesiyle eleştirdiğim bir hocadır. Ancak 3 yılda 3 final oynatan hocaya başarısız veya yetersiz demek de ne kadar doğru olur bilemiyorum. Sonuçları başarıları bir tarafa bırakırsak oyun olarak başka bir hoca arayışı çok da haksız sayılmaz.
Kadroya gelince.Geçen seneki kadronun yarısından fazlası değişmişti. Bana göre sadece çok iyi bir oyuncu değil aynı zamanda maç oynanırken takımı maç içinde yöneterek abilik yapan Grbiç'in voleybolu bırakmasının eksikliğini bu sene ben fazlasıyla hissettim. Yerine gelen Gardner tecrübeli olsa da beklediğim abiliği maç içinde yapamadı. Yaşı da göz önüne alındığında gelecek sene Gardner'la devam edileceğini sanmıyorum.
Coskoviç bana göre vazgeçilmez bir oyuncu. Servisleri de hücumları da manşeti de iyi tam bir takım oyuncusu. Ve bildiğim kadarıyla da herhangi bir sorun çıkaran yapısı da yok.
Divisi Avrupa voleybol şampiyonasında izlemeye çalıştım. İzlemeye çalıştım diyorum çünkü hocası ara ara oynatıyordu. Ve doğrusu çok da beğenmemiştim. Ama özellikle playofflar döneminde çok iyi form yakaladı ve çok büyük katkı verdi.
Pasörümüz Arslan EKŞİ yi tartışmak doğru değil. Hırsı yeter. Bazen aşırı hırsın ona zarar verebileceğini ve taraftar ile daha uyumlu bir ilişkisinin olması için biraz daha çaba harcamasının gerektiğini düşünüyorum.
Emre BATUR'un Türk voleybolunun geleceği için de önemli bir isim olacağına inanıyorum. Avrupa Şampiyonasında pasör çaprazı olarak oynamıştı . Fenerbahçe'de ise Gardner'in transferi nedeniyle orta oyuncu oynatılmaya başlandı. Ve gayet iyi de oynadı. Gardner ile yola devam edilmeyecek olursa pasör çaprazı olarak bile tercih edilebileceğini düşünüyorum.
Serkan. Açıkçası libero olarak ilk tercihim olmaz. Ama oynadığı maçların genelinde başarılı idi. Daha iyisi var ise alınabilir ama bence kadroda bulunması gereken bir oyuncu olduğu da bir gerçek.
Özkan Hayırlı. Sezon başında orta oyuncu olarak Demeter'in öncelikli tercihi Yasin Sancak'tı. Ancak ligin sonlarına doğru Yasin'in sakatlığı nedeniyle daha çok yer almaya başladı ve bana göre şansını iyi değerlendirdi. Yasin kimine göre dizinden ameliyat olduğu için oynamıyor. Oysa ben sözleşmesinin feshedildiğini duydum. Doğrusu ne bilemiyorum.Özkan'ın seneye de oynamaya devam etmesi , Yasin ameliyat olduğu için takımda yoksa ameliyat sonrası oynayıp oynayamayacağının araştırılması gerekir. Bizim altyapımızdan yetişen Ziraat Bankasında oynayan Resul tekrar takıma kazandırılabilir.
Bugün çok güçlü rakiplerini yenen üstelik bu rakiplerini yenerken taraftarımızın büyük çoğunluğu tarafından ihmal edilen FENERBAHÇE voleybol takımı ŞAMPİYON olarak hepimizi mutlu etti. Ama daha Çarşamba akşamı VGSTT yi yendiği için Fenerbahçe Acıbadem takımına Teledünya Türkiye Kupasını vermek gibi zor ve üzücü görevi ifa ettiği yetmezmiş gibi bir kez daha FENERBAHÇE takımına ŞAMPİYONLUK KUPASI vermek zorunda kalan Voleybol Federasyonu başkanı her nedense pek bir üzgün gözüküyordu.
Fenerbahçe kendisine gönül verenlerin yüzünü güldürmeye, kendisinden nefret edenleri ise hayata küstürmeye devam ediyor. Umarım Voleybol ile başlayan bu şampiyonluk kutlamaları diğer branşlardaki şampiyonluklarla devam eder ve 2010 hepimiz için unutulmaz bir yıl olur.

17 Nisan 2010 Cumartesi

TARİHE TANIKLIK ETMEK

Teledünya Türkiye Kupası final maçını 2-0 dan 3-2 verdiğimize çok sinirlenmiş ve üzülmüştüm. Sarı meleklerin fiziksel ve mental açıdan yorgun olduklarını düşünüyordum ama 2-0 iken 3. sette de 23-21önde iken (her ne kadar hakemin hatalı kararı ile de olsa) seti ve maçı bitirememelerine, VGSTT lilerin ve yorumcusuyla spikeriyle tüm Fenerbahçe Acıbadem düşmanlarının mal bulmuş mağribi gibi sevinmelerine fırsat vermiş olmalarını hazmedemiyordum. Yenilmek değildi beni üzen. Üzüldüğüm şey sarı meleklerimizin bir anda kesinlikle hak etmedikleri davranışlarla karşı karşıya gelmeleri idi.
Oysa "Bir damla gözyaşınız bin kupaya feda olsun" diye düşünen bir çok renktaşımın olduğunu biliyordum. Ve biliyordum ki bu renktaşlar sarı meleklerimize sahip çıkacak onları rövanş maçında salonu tıklım tıklım doldurarak yalnız bırakmayacaktı. Benim de o salonda olmam gerektiğini, tarihe tanıklık etmek için o salonda olmam gerektiğini düşündüm. Ama o gün sabah duruşmam vardı. Duruşmadan sonra 14 uçağı ile İzmir'den İstanbul'a gidip havaalanından direkt salona gitme planı yaptım ve planı aynen uyguladım. Salonun önüne geldiğimde daha kimseyi içeri almıyorlardı. Saat 16.45 ti. Yaklaşık 15 dakika sonra içeri almaya başladılar. İçeri girdiğimde her zaman ki gibi ana tribünde tezahürat yapan ve her maçta gördüğüm "Grup Lacivert" pankartının olduğu tarafta 3. sıranın en başındaki koltuğa oturdum. Tezahürat yapan gruba yakın ama salonu tam gören bir noktada izlemeyi tercih ediyordum. Salon dolmaya başlıyordu ama zaten sınırlı olan oturma koltuklarını bir de en ön sırayı güvenlik nedeniyle boş tuttukları için insanlar merdivenlere oturmak zorunda kalıyorlardı. Emniyet amiri maç öncesi önümde oturan özel güvenliğe sıkı sıkı tembih ediyordu; merdivenlere kimse oturmayacak, geçiş engellenmeyecek diye. Ama de facto durum nedeniyle geçiş için yer bırakın yeter denmeye başlandı. Maç başladı. İlk set başabaş geçiyordu önce8-7 ilk teknik molaya önde girdik. Sonra bir ara 12-10 VGSTT öne geçti fakat Eda'nın attığı iyi servislerin de etkisi ile ikinci teknik molaya 16-12 önde girdik ve teknik mola sonrası bir anda set koptu ve seti rahat bir şekilde 25-18 aldık. İkinci sette adeta ilk setin kopyası gibiydi. İyi servisler attık ve seti 25-17 aldık. Tribünler şova ilk sette başlamışlardı ve ilk iki set uzak ara rahat rahat alınınca şampiyonluk tezahüratları başlamıştı. İlk maçta yaşananların benzerinin yaşanmaması için 3.sete iyi girmemiz gerektiğinden yapılan tezahüratların erken olduğunu düşünüyordum. Nitekim VGSTT bu sete farklı oyuncular ile başladı. Biz ise aynı oyuncular ile sahada idik. İlk başta karşılıklı sayılarla giden set bir anda Nihan'ın arka arkaya yaptığı hatalar nedeniyle 16-11 e geldi. Teknik mola sonrası da servislerini kıramadık ve ara farklı açıldı. Yanılmıyorsam 19-12 iken hoca ikili değişiklikle Dricks'in yerine Naz'ı, Osmokroviç'in yerine de Blomm'u oyuna alıyordu ama atı alan Üsküdar'ı geçmişti ve set uzak ara 25-14 VGSTT nin olmuştu. Dördüncü sete maça başladığımız ilk 6 ile başladık. Natali Osmokroviç ve Dricks tekrar oyunda idi. Bu set 3. sete göre daha iyi idik. Sete iyi başladık ilk teknik molaya 8-5 önde girdik ikinci teknik molaya da 16-13. Teknik moladan sonra da iyi oynuyorduk. 19-15 önde iken kaptan Çiğdem'in ace sayısı ile 20-15 öne geçtiğimizde birçoğumuz maçı 3-1 aldık diye düşünmeye başladık. Tribünlerde " Fener gol gol, Şampiyonluk geliyor" diye tezahürat yapıyordu. Ama bir anda durum 23-21 Fenerbahçe Acıbadem lehine iken 24-23 öne geçerek set sayısı atan da VGSTT oldu. İlk set sayısını çevirsek de set 26-24 VGSTT nin olmuştu ve maç 2-2 ye gelmişti. Artık tie break setini kazanmak da yetmiyordu kupayı kazanmak için. Tie break setini altın seti oynamak için kazanmak zorundaydık. 15 sayılık bu kısa set başa baş başladı yer değiştirmeye 8-7 biz önde girdik. Ama bir anda 11-9 VGSTT öne geçtiğinde ben kupadan umudu kesmiş," neden geldim İstanbul'a" türküsünü söylemek üzereydim ki taraftarımız "Bizler inandık siz de inanın bizim için bu maçı alın" demeye başladı. İşte o an Gamova muhteşem bir blokla umutlarımı yeşertti. Servise kaptan Çiğdem geldi etkili servisler attık iyi oynadık ve bir anda durum 14-11 oldu. Nati ile seti ve maçı bitirme fırsatı yakaladık ama Nati topu dışatrı attı. Servisi iyi karşıladık ve Gamova ile hücum ederek seti de maçı da bitirdik.
Ancak bildiğim kadarıyla bir ilki yaşayacaktık. Maçlarda durum 1-1 olduğu ve setlerde de eşitlik olduğu için ALTIN SET oynanacaktı. Taraftarımız setin başlaması ile farkını ortaya koydu ama işin doğrusu sarı meleklerimiz de sezon başından beri bizim göğsümüzü kabartan, bizi gururlandıran o eski hallerine döndüler ve muhteşem oynamaya başladılar. Durum bir anda 8-1 oldu. Yer değiştirme yapıldı ama hızımız kesilmedi. Durum 12-2 oldu. Sonrasında ise 12-5 di. Buradan da vermeyiz herhalde bu maçı diyordu herkes birbirine. Artık kimse maç bitmeden inanamayacak bir halde idi. Ve maç 15-5 gibi ezici bir skorla bittiğinde herkes "SARI MELEKLER" ile tekrar gurur duymaya başlıyordu.
Bizler tribünde, Sarı melekler sahada, yöneticilerimiz şeref tribününde sevinç içinde idik. Ancak salondaki herkes sevinç içinde değildi. Maçı ve kupayı kaybeden VGSTT li oyuncu ve yöneticileri bir nebze olsun anlıyor ve hak verebiliyordum da şeref tribününde adeta karalar bağlamış gibi oturan ancak federasyon başkanı olduğu için kupa vermek zorunda olduğundan salonu terkedemeyen E.Ü.Karabıyık'ın neden bu kadar mahzun olduğuna anlam veremiyordum. Maç sonrası kupa serenomisi yapılırken bir kez daha anladım ki biz ne kadar gelişirsek gelişelim doğru dürüst kupa töreni yapamayacağız. Oyuncuların taraftar ile sevincini paylaşması engelleniyorsa, oyuncular taraftara sırtını dönüp bir avuç kişinin oturduğu şeref tribününe dönerek seremoni yaptırılıyorsa ve ortalık fotoğraf çekmek veya röportaj yapmak isteyen basın mensuplarından geçmiyorsa bu yapılana kutlama denmez.
Salon tıklım tıklım dolu olsa da bana göre salon sporlarında olduğunun farkında olmayan taraftarımız etkili olamadılar. VGSTT ile oynadığımız ilk lig maçında da salonda idim. Bu kadar kalabalık değildik ama Neslihan'ı attığımız laflarla etkisiz hale getirmeyi başarmıştık. Oysa bu maçta meleklerimizin avrupa başarısı nedeniyle gelen taraftarımız çoktu ve çoğunluğu futbol taraftarımızdı ancak rakip takım servis atarken ıslıklarla bile servis atmasını engellemeye çalışan olmadı. Tam tersine klasik(elbette ki birbirinden güzel) maç besteleri söyleniyordu ama bunlar rakip takımı oyundan düşürmüyordu. Bence voleybol maçlarında futbol maçlarındaki şarkılı türkülü tezahüratlar yerine rakip oyuncuları oyundan düşürecek tezahüratlar gerekiyor ve biz bu maç bunu yapamadık.
VGSTT nin antrenörü tıpkı ilk maçta olduğu gibi bu maçta da maçı çevirmek, kazanmak için elinden gelen herşeyi yaptı. Oyuncu değiştirdi. Taktik değiştirdi. Sürekli arayış içinde idi. Saha kenarından neredeyse toplara atlayacaktı. Ama De Brandt ki (hep yazıyorum hocalığını ve geçen sene ki şampiyonluğumuzdaki payını kimseyle tartışmam ) bu maç beni hayal kırıklığı-na uğrattı. Bir kez İpek'i blok için oyuna aldı. Tıkandığımız noktalarda değişiklik yapmadı. 3.sette 19-12 geri düştüğümüzde pasör değişikliği yapıp Naz'ı Dricks yerine oyuna aldı. Natinin yerine de Blomm'u. Ama sonra maç boyunca Naz'ı bir daha hiç oyuna almadı. Henüz 19 yaşında olan bir oyuncunun yerine kendinizi koyun. Set bitmek üzere iken oyuna alınıp set kaybedildikten sonra bir daha hiç oyuna alınmaz iseniz ne düşünürsünüz. Hocanızın size güvenmediğini, istemediğini düşünmez misiniz.? Ve genç oyunculara önem veren bir hoca nasıl olur da bu şekilde davranarak bir oyuncusunu kaybetmeyi göze alabilir. Maç sonrası Naz'ı yakından gördüm. Morali çok bozuk idi. Kan kusup kızılcık şerbeti içenler gibi tam profesyonelce davranarak kutlamalarda moralinin bozukluğunu hiç hissettirmedi. Maç sonrası annesi ile de tanışma ve konuşma fırsatı buldum. Ve hissedebildiğim kadarıyla bu moral bozukluğunu kolay kolay atamayacak üzerinden.
Gamova'nın oyunda ne kadar etkin olduğu bu maçta bir kez daha ortaya çıktı. Nati ise maç içinde durgunluk yaşasa da sa-vunmada da hücumda da varlığını hissettirdi. Eda takımın moral kaynağı. Maç içinde bocalamaya başladığımız zamanlarda arkadaşlarına " haydi, bu topu çeviriyoruz, morali bozmayın" diye destek oluyordu. Hakeme ise yarı şikayet yarı serzeniş "Hocam bir kez de bizim lehimize karar ver ya" dediğini duydum. Kaptan Çiğdem etkili servisleriyle olduğu kadar takım üzerindeki etkisi ile de vazgeçilmez halde. Hakem olarak başka kişi yok ki her maçımızda İlhami Hoca var. Kaptan Çiğdem Bir pozisyonda "İlhami abi bu ne ya" dedi. Bence birkaç top taşıma vardı ama hakem vermedi. Bir pozisyonda Gamova rakip oyuncunun 1 numaradan hücum yaparken ayağını çizgiye bastığını işaret etti ki haklıydı. Hakem çok bozuldu. Ve sonrasında Neslihanla tartışmaları üzerine uyarma fırsatı yakaladı ve kaçırmadı. Nihan bu maç kaybedilseydi herhalde taraftar tarafın-dan "persona non grata" (istenmeyen adam) ilan edilirdi. Manşet hataları ile seti verdiğimiz gibi maçı da kaybedebilirdik. Ve Nihan yerine şimdiden libero arayalım laflarını duymaya başlamıştık. Seda geçen seneki formunu bir türlü yakalayamadı. Galiba yaşadığı sakatlığın etkisini üzerinden atamadı. Maçtan sonra bazı taraftarlar Neslihan’a “Kırmızı giymek sana yakışmı-yor” diyerek üstü kapalı bu takımda görmek istediklerini söylemeye çalışsalar da birçok aklıselim taraftar buna isyan ediyor-du. Kupa töreni sırasında ağlamaklı durdu ve salondan suratı asık ayrılırken file arkasındaki tribünden bir renktaşın uzattığı atkımızı aldı ama hemen oradaki güvenlik görevlisinin boynuna takarak bu takımın hiçbir zaman oyuncusu olamayacağını gösterdi. İşin garibi bu takımın pasör çaprazı Gamova. Neslihan transfer olsa Gamova’yı kesip onu mu oynatacaksınız. Yabancı kontenjanı nedeni ile yerli oyuncu tercih edilmeli ise bu takımda geçen sene bizi şampiyon yapan ve bana göre Neslihan kadar iyi bir pasör çaprazı ve gerçek bir FENERBAHÇELİ olan Seda dururken eşi 6Saraylı, kendisi 8JK lı olan birini hangi nedenle hangi mantıkla transfer etmeyi düsünebiliyorlar anlayamıyorum.
Altın set oynanırken Cemre, istatistikçilerimizin bulunduğu yerden var gücüyle taraftar gibi ablalarına moral vermeye çalışı-yordu. Takım kadrosunda olmasa da takım oyuncusu gibi hareket etmesi benim çok hoşuma gitti. Zaten maç sonrasında da takımla beraber kutlamalarda vardı. Umarım playofflarda Ankaragücü maçlarından birinde bir sette biraz süre alır ve kişisel gelişimi için önemli bir adım atmış olur.
Oyuncularımıza hak ettiği saygıyı duyacak kadar duyarlı davranan ve salon sporlarında tezahürat yapmanın ne olduğunun farkında olan az ama gerçek voleybol tutkunu taraftarımız ile sarı meleklerin yaşattığı başarılar nedeniyle bir anda voleybol aşkına tutulup kısa sürede voleybol üstadı olan futbol fanatiği taraftarımız arasında tercihte bulunmak istemiyorum ama playofflar sonucunda yaşayacağımız lig şampiyonluk kutlamalarında umarım salon bu başarıyı paylaşmayı gerçekten hak eden taraftarla dolu olur. Ve bu seçkincilik ise evet ben seçkinciyim ve seçkinci kalacağım…

12 Nisan 2010 Pazartesi

YENİLMEYE GÖR... KİM NELER DEMEZ Kİ..

Fenerbahçe Acıbadem Teledünya Türkiye Kupası Finali 1. Maçında VGSTT ye 3-2 mağlup oldu. Daha önce Ligde set almayı başaran VGSTT aynı zamanda Türkiye'de Fenerbahçe Acıbadem'i yenmeyi başaran ilk takım oldu.
Maça Fenerbahçe Acıbadem çok iyi başladı ve etkili servislerle rakibini oyundan düşürdü. İlk iki seti açık ara kazanan Fenerbahçe Acıbadem 3. Sete iyi başlamadı 4-1 geriye düştü ancak daha sonra toparlandı ve oyunda dengeyi sağladı. Ancak bu sette hücumda top öldürmeyi başaramadığı gibi rakibinin yaptığı iyi savunma karşısında hücum hataları yapmaya başladı. Setin sonlarına doğru 21-19 önde iken hakemin (rakibin top taşımasını görmediği gibi banttan çıkan topu blokaut vererek ) yaptığı (!) hatalar ile aradaki fark kapandı ve VGSTT öne geçti ve seti aldı.
4. sette de dengeli giden oyunda iyi savunma yapan VGSTT karşısında kötü hücum eden bir Fenerbahçe Acıbadem vardı. Bu set de başbaşa geçti ama VGSTT seti aldı ve maçı tiebreak setine taşıdılar. Kaptanın dediği gibi bu takım tiebreak seti oynama konusunda tecrübesiz olduğu için de maçı 3-2 kaybettiler.
Nati'nin geldiği günden bu yana BELKİ DE en fazla blokta kaldığı maç bu maç olmuştur. 3. setten sonra Gamova'da dahil olmak üzere etkili hücum yapmakta çok zorlandık. VGSTT 3. setten sonra çok iyi savunma yapmaya başladı.Seda yine çok etkisizdi. Eda da eskisi kadar yüksek yüzde ile hücum edemedi.
Bu takım sene başından bu yana bizi fazlasıyla mutlu etti. Bugün yenilmelerine herkes çok şaşırmıştır. Takımın mental ve fiziksel olarak çok yorgun olduğunu bu nedenle telafi edilebilecek yenilgilerin çok önemli olmadığını düşünüyorum. Ancak takımın 2-0 önde iken yeterince rotasyon yapmaması örneğin İpek Soroğlu'nun hiç düşünülmemesi bana garip geliyor.
İngiltere FA Kupası futbol maçının normal süresi berabere bitince iddia oynayanlar da dahil kimseyi ilgilendirmeyen maçın uzatmalarını Türkiye Kupası voleybol maçına tercih ederek naklen yayınlamakta ısrar eden NTVSPOR da maçı yorumlamak yerine skora göre konuşmaktan başka birşey yapmayan Alev ALAKÖK de gecenin kötü olan unsurları idi.
Antu.com Mehmet Ali AYDINLAR Voleybol forumunu hergün düzenli olarak takip eden birisi olarak bu kızların bizlere yaşattığı gurur sonrası bir çok yeni taraftarın voleybolu izlemeye başladığını ama bu arkadaşların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduklarını, şimdiden transfer çalışmalarına başladıklarını görünce ne diyeceğimi bilmeden izlemeyi tercih ediyorum...

8 Nisan 2010 Perşembe

FENERBAHÇE ACIBADEM - ECZACIBAŞI


Dörtlü Final maçlarından önce oynanan ilk maçta Eczacıbaşını 3-0 yendiğimizden Final kapısını araladığımız için rahattım ama Fenerbahçe Acıbadem'in hafta sonunda Dörtlü Finalde arka arkaya iki zorlu maç yapması nedeniyle hem fiziksel hem de mental olarak yorgun olması da düşündürüyordu beni. Finale çıkacağımızdan emindim ama zorlanabileceğimizi hatta maçı 3-1 veya 3-2 kaybedebileceğimizi bir an için bile olsa düşünmüştüm.
Ntvspor maçı naklen yayınlamaya başladığında Eczacıbaşı kaptanı Esra'nın Kaptan Çiğdem Can RASNA'ya çiçek verdiğini gördüm. Antu com forumlarından Eczacıbaşının maça yukarıda resmi olan pankartla çıktığını ve bizim taraftarımızın da maç sonunda bu jeste karşı jest yapıp alkışladığını okudum.Ama naklen yayınlanan maçta ülkemizde az görülen bu sahneleri izleyemedim. Eminim ki olumsuz şeyler yaşansaydı "sahalarımızda bunları görmek istemiyoruz" diye tekrar tekrar yayınlarlardı.
Maça Fenerbahçe Acıbadem beklediğimden de iyi başladı. De Brandt takımdaki oyuncuların yorgun olup olmadığına bakmadan asıl kadrosu ile maça başladı. İlk başlarda Eczacıbaşı 6-2 öne geçti ama sonra oyunda kontrol hep Fenerbahçe Acıbadem'in oldu ve seti farklı aldı.
İlk seti alan Fenerbahçe Acıbadem adını Finale yazdırmıştı. Pasör değişikliği yaparak Dricks'in yerine Naz'ı Osmokroviç'in yerine de Alice Blomm'u alarak başladı ikinci sete. İkinci set Eczacıbaşı için tam bir işkenceye döndü.En son hangi seti 25-9 kaybetmiştir acaba...
Üçüncü sette Kaptan Çiğdem yerini İpek'e bıraktı. Bu set biraz daha çekişmeli geçse de setin sonlarını iyi oynayan Fenerbahçe Acıbadem seti 25-22 maçı da 3-0 almayı başardı.

7 Nisan 2010 Çarşamba

RAKİP AYNI RAKİP AMA SONUÇ FARKLI...

Aroma Erkekler Voleybol Liginde Yarı Final eşleşmesinde rakibimiz Arkas olunca Fenerbahçe'yi izleme şansım olacağı için sevinmiştim. İlk maçı İstanbulda çok iyi oynamış ve bana göre kaliteli geçen maçı hakederek 3-0 almıştık. Voleybol Federasyonu maçı Pazartesi günü saçma sapan bir saate 15.30 a koymuş olsa da Fenerbahçe erkek takımına (Sevgili Gürol'un kulakları çınlasın) haksızlık etmemek için ve ayağıma kadar gelen bu fırsatı kaçırmamak için tüm işlerimi ayarlayarak maça gittim.
Maçın başlaması ile bitmesi bir oldu. Yaklaşık 1 saatte set bile alamadan 3-0 mağlup olduk. Takımı tanımakta zorluk çektim. Cuma günü makine düzeninde oynayan takım gitmiş yerine ruh gibi dolaşan 7 kişi üzerlerine Fenerbahçe forması giyerek sahaya çıkmıştı. Bir blok yapan, dublaja giren olmadığı gibi takımı motive edecek bir şeyler yapmak için çaba harcayan biri bile yoktu. Serkan ilk defa sahaya çıkmış, voleybol nasıl oynanır, libero ne iş yapar yaşayarak görerek öğrenmeye çalışan biri gibi idi. Arslan sakat mıydı yoksa sakatlığı psikolojik olarak oynamasına mı engel oluyordu anlayamadım. Her zamanki etkili servislerini atmaya korktuğu için etkisiz plase servisler atıyordu ki sadece atmış olmak için atıyordu. Coşkoviç, Emre, Gardner Divis ve Özkan ne yaptılar anlamıyordum. Ve Demeter takımdaki tüm oyuncular bu kadar dökülürken 2. sette farkda açılmışken Burak'ı Arslan'ın yerine oyuna sokuyor ama son sete tekrar Arslan ile başlıyordu. Son sette de bir ara Cengizhan'ı oyuna alıyor bizim tribünden izlediğimiz gibi saha içinden takımı izliyordu.Hakemler ise Fenerbahçe'nin bu kadar kötü olduğu bir gün de bile ufak ufak Arkas'a destek oluyorlardı. Messaroz bir servis atışında çizgiye basıyordu çizgi hakemi bayrak kaldırıyor bizim oyuncular ve teknik heyet bunu görüyor ama hakemin oynatmasına isyan etmiyorlardı. Tribündeki Genç Fenerbahçeliler de Arkas'ın Altay'dan devşirme taraftarının "Sorması ayıptır niye geldiniz " tezahüratlarına "Her zaman her yerde En BÜYÜK FENERBAHÇE" diye cevap vererek takıma sahip çıkmaya çalışıyordu.
Pazar günü kızlarımızın İndesit Şampiyonlar Liginde Dörtlü Finalin final maçını 2-0 dan 2-2 ye getirmelerine rağmen 3-2 yenilmelerine çok üzülmüştüm. Ama Arkas'a 3-0 yenilmemize üzülmek değil SİNİR olmuştum. Bir takım kötü oynayabilir, yenileblir ama hiç mücadele etmez, bitse de gitsek anlayışı ile oynarsa hele de bu takımın üzerinde bizim kutsal saydığımız Fenerbahçe forması olursa SİNİRLENİRİM. Bu nedenle de Salı günü akşam saat 20.00 de ki maça gidip gitmemek konusunda tereddüt yaşıyordum. Ama serde "FENERBAHÇE'LİLİK" olunca her şeye rağmen maça gitmeyi tercih ettim.
Takım bu maça klasik forma ile çıktı. Değişen sadece üzerlerine giydikleri forma değildi. Benim görmek istediğim RUH da mücadele de anlayış da sahada idi. Her topa atladılar, kıyasıya mücadele ettiler. Servis atarken de, servis karşılarken de az hata yaptılar. Yardımlaşmaları da anlaşmaları da bir önceki günle kıyaslanmayacak kadar iyi idi. Hakemlerin Arkas'a destek olmaya çalışmalarına bile aldırmadılar. Maçta top oyunda iken birisi düdük çalınca bana göre hakem doğru bir karar ile servis tekrarı verdi, bir de tüm maç boyunca çalmadığı top taşımayı 3. setin en kritik anında 24-23 ken Gardner'e çaldı ki bana doğru karar gibi geldi. Ama 3. sette 14-12 iken bizim aleyhimize bir file hatası verdiler ki çok yanlıştı ve bir anda Arkas 15-13 yapıp bizi setten koparacaktı neredeyse.
Pazartesi 15.30 da hiçbirşey oynamadığımız maçı 3-0 kaybetmiştik. Aradan sadece 28 saat geçtikten sonra voleybol adına her şeyi doğru olarak yaptık ve hak ederek maçı 3-0 aldık. Ve seride durumu 2-1 yaptık. Şimdi İstanbul'da alacağımız bir galibiyet bizi geçen seneki gibi finale taşıyacak.
Finaldeki rakibimiz İBB yi üç maçta da yenmeyi başaran Ziraat Bankası olacak. Şahsen Ziraat'ı bekliyordum. Ve bunu çok istemiyordum. Ligin sondan bir önceki haftasında Ankara'da Ziraat Bankasını 3-0 yenmiştik. Ama o maçta Celitans sakatlığı nedeniyle oynamamıştı ve sezonu kapattığı söylenmişti. Ben de bu nedenle 6Saray'ın playofflarda Ziraat Bankasına üstünlük sağlayabileceğini düşünmüştüm. Ama ilk 6S karşılaşmasında bile Celitans oynamış ve sakatlıktan çıkan bir oyuncu gibi bir görüntü çizmemişti. Ve 6Sarayı da rahat elediler. Bence İBB yi bile rahat geçtiler.
Cuma günü Arkas'ı İstanbulda yeneceğimizi ve Ziraat Bankası ile finali oynayacağımızı düşünüyorum. Ancak Ziraat Bankası karşısına Pazartesi günü izlediğim Fenerbahçe mi yoksa Salı günkü Fenerbahçe mi çıkacak merakla bekliyorum...
Bu arada Sevgili Gürol bu yazacaklarımdan hoşlanmayacak belki ama bu maç sonrası gördüklerim Fenerbahçe ile Fenerbahçe Acıbadem arasındaki farkı ve taraftarın neden Fenerbahçe Acıbadem'i tercih ettiğini çok iyi anlamama neden oldu.
Sonuca odaklanmadan her iki maç sonrası da taraftar Arslan'dan takımı tribüne getirmesini istedi. İkinci maçta "lütfen" geldiler. İki maçta da önümdeki genç kız elinde yazdığı pankartla Arslan'dan formasını istedi. İkinci maçta ben de çaba harcadım ve Arslan en sonunda pankartı gördü ve o kaptan o gencecik taraftara omuz silkti. Belli ki bu genç kız sana hayran o formayı versen ne olacak, koskoca Fenerbahçe takımı sana bir tek forma verdi de yıkayıp yıkayıp bu formayı mı giyiyorsun.
Kızlarımız taraftara beste yapıp söylüyor, her maç sonrası tribünü alkışlıyor karşılıklı sarı lacivert şampiyon FENER diye tezahürat yapıyor erkek takımımız kuru bir alkışla ayrılıyor. Benim gördüğüm Bir tek Divis maç sonrası Fenerbahçe taraftarının formasına imza atmak için tribüne geldi. O zaman bu taraftar kimi başının tacı yapacağını gayet iyi biliyormuş sevgili Gürol...

5 Nisan 2010 Pazartesi

GURUR VE GÖZYAŞI


Fenerbahçe Acıbadem bu sezon oynadığı 39. maçında mağlubiyetle tanıştı. İndesit şampiyonlar ligi Dörtlü Finalinde Voley Bergamo ile oynadığımız maçta 2-0 mağlubiyetten 2-2 ye getirmemize rağmen tie break setini kaybederek maçı da kaybetti. Bu sezonun ilk mağlubiyetini aldı.
Tarifsiz duygular içindeyim. Bir yanım 2.lik hiç de küçümsenmeyecek bir başarı. Üstelik ilk defa Dörtlü Final oynayan bir takım için. Otyuncularımızdan bazıları dörtlü finalde oynama tecrübesi yaşamış olsa da takım olarak ilk defa böyle bir tecrübemiz oluyordu. Bu nedenle bu maçları oynamak hiç de kolay değil.
Dünkü 3-2 lik maçın yorgunluğu kadar ilk defa final oynamanın acemiliği de vardı. Maça hiç de fena başlamadık. İlk teknik molaya 8-6 önde girdik. 10-6 önde iken attığımız iyi bir servisi çıkarmakta zorlandılar bugünkü maçın tartışmasız kahramanı Nati o topu tiplemek istedi ama başaramadı ve Bergamo bir anda arka arkaya 5 sayı alarak 11-10 öne geçti. Sonra set başabaş gitse de tecrübeli takım olmanın avantajını kullanan Bergamo ilk seti aldı.
İkinci sete de kötü başlamadık. Başabaş oynadık.Ama basit hatalar yaptık. Bu seti de 25-21 kaybettik. Üçüncü sette ikinci teknik molaya 16-13 geride girdiğimizde Tv de yorumcu Alev ALAKÖK maçı 3-0 kaybedeceğimiz belli olmuş gibi yorumlar yapmaya başlamıştı. Ama geri döndük ve bu kez setin sonunu biz iyi oynadık. Ve seti 25-22 aldık. 4. sete o kadar iyi başladık ki yorumcu da spiker de inanamıyordu adeta.Maçta oynanan setler arasında başabaş gitmeyen tek set bu set oldu. Fenerbahçe Acıbadem setin her anında rakibinden üstündü ve seti aldı. Maç 2-0 dan 2-2 olmuştu ve Avrupa Şampiyonu tie break setinde belirlenecekti. İşte burada tecrübe farkı iyice kendini gösterdi. ilk sayılatr karşılıklı alındı. Bergamo 4-2 ile öne geçti biz 4-3 yaptık ama bir anda dutrum 6-3 oldu. Mola aldık ancak yer değiştirmeye 8-3 geride girdik. Bu sette 10-6 iken yardımcı hakem bizim aleyhimize bir karar verdi. File hatası mı idi anlamadım ama buna rağmen yine de bir ara 11-8 yaptık durumu. Ortolani'nin tam köşe çapraza giden smacı ile 12-8 geriye düştük ve maçı kaybedeceğimiz belli oldu. Ve seti 15-9 maçı da 3-2 kaybettik.
Tüm oyuncularımıza, tüm teknik heyetimize bize bu gururu yaşattıkları için teşekkür borçluyuz.
Bugünkü maçta bir oyuncunun yapması gereken ne varsa yapan bir oyuncumuz vardı; NATAŞA OSMOKROVİÇ. Hücum yaptı, inanılmaz savunma yaptı. Doğal olarak çok basit hatalar da...
Gamova ise her zamanki Gamova değildi. Gamova'nın geçen seneki final maçı nedeniyle Bergamo ile görülecek bir hesabı olduğunu düşünüyordum. Ama dünkü maçta çok yorulmuş olacak ki bu maçta benim istediğim seviyede değildi.
Eda da Seda da hatta kaptan Çiğdem de Dörtlü Final oynamanın adı altında ezilmiş olacaklar ki her zamanki oyunlarını oynayamadılar. Zaten onlar her zamanki oyunlarını oynasalardı biz bu Bergamoyu çok rahat 3-0 olmadı 3-1 yenerdik.
Nihan elinden gelenin en iyisini yaptı ama bu takımın en zayıf halkası olduğu gerçeği kendisini bir kez daha gösterdi. Takım savunmasının ne olduğunu bu maç herkese göstermiştir. İtalyan takımı öyle topları çıkardı ki bu toplar nasıl çıktı diye şaşmamak elde değildi.
Dricks konusuna gelince. Bugün bazı işleri çok iyi yaptı bazı işleri ise çok kötü. Maç içinde arka arkaya Nati'ye pas atmasına yeter artık diye isyan etmekte haksız değilmişiz meğerse.İstatistiklere göre 185 hücum yapmışız ve bu hücumların 68 tanesini Osmokroviç ile kullanmışız. Gamova ise 45 kez hücum yapmış. Pasör çaprazınız 45 smaçörünüz 68 kez hücum etmiş ise bir yanlışlık var demektir benim bildiğim. Rakipten dönen toplara 2 pasta solak olmanın avantajı ile vurması ve bunlardan sayılar alması (özellikle 3.sette aldığı sayı) çok güzeldi. Bazen Gamova'ya alçak pas verdi. Naz çok kısa bir süre oynadı. Bence hiç de kötü değildi. Ama De Brandt'ın ilk pasör olarak Frauke'yi tercih edeceği zaten sır değildi. Naz oynasaydı sonuç değişirmiydi bilinmez, bu maçın kaybını da Frauke'ye bağlamak haksızlık olur zaten...
De Brandt'a eleştiri yapacaksam sadece İpek konusunda yapabilirim o da İpek sakat değilse. Rakip Frauke üzerinden hücum yaparken Blok tutmak için oyuna alabilirdi. Ama sakatlığı tam olarak geçmediğinden onu riske etmek istememiş olabilir. Merve ve Cemre'nin bir anlığına da olsa oyuna alınmasını isterdim ama bunun için uygun an olmadığının da farkındayım.
Bu sene bu kupayı alamamış olabiliriz ama gelecek sene DÖRTLÜ FİNALİN İSTANBUL'DA yapılması da, ŞAMPİYON olmamız da kimseyi şaşırtmamalı. Ben bugünden söylemiş olayım...

KAYSERİ MAÇI

Geçen hafta Ali Sami Yen'de her zaman yaptığımız gibi 6Saray'ı yenmiştik. Kimilerine göre tesadüfi, saçmasapan bir gol olsa da bize 3 puanı getirmişti. Ligde tekrar söz sahibi olma hakkı kazanmıştık ama o galibiyetin anlamlı olması için bugünkü Kayseri maçında puan kaybetmemiz gerekiyordu.
Maçı doğru dürüst izlemedim. İndesit Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finalinde Sarı Meleklerin şampiyonluk maçı vardı ben de o maçı izlemeyi tercih ettim.Aklım da kalbim de o maçta olduğu için ara ara baktım Kayseri maçına.
Konsantrasyonum olmadığı için keyif alamadım maçtan. Gökhan Ünal'ın ve Lugano'nun golleri ile net bir sonuç almışız. Haftaya Ankarasporla oynamadan 3 puan daha yazacağız hanemize. Sonra ise bana göre ligde bu sezondaki kader maçımızı oynayacağız Saraçoğlunda 8JK ile.
Şubat ayında karamsarlık vardı herkeste, Mart ayı ise umutlarımız yeşertti. Bakalım Nisan ayı bize hangi duyguları yaşatacak. Mayısta ŞAMPİYONLUK kutlamaları yapacağız ama bu kutlamalar içinde FUTBOL var mı yok mu yaşayacak ve göreceğiz ?

4 Nisan 2010 Pazar

MELEKLER SÖZLERİNİ TUTABİLECEK Mİ ?


Geçen yıl Fenerbahçe Acıbadem Türkiye Şampiyonu olduğunda gelecek sezon hedefimiz sadece Türkiye'de değil Avrupada da başarılı olmak demişti Mehmet Ali AYDINLAR. Fenerbahçe Acıbadem'in sezon başında gerçekleştirmeye başladığı transferleri görünce Mehmet Ali AYDINLAR'ın laf olsun diye konuşmadığı gerçeği ortaya çıktı. Bir çok kişi Gamova'dan Osmokroviç'e Naz'dan Bloom'a kadar tüm transferlerle Fenerbahçe'nin çok iyi bir kadro kurduğunu kabullense de ilk yıl Avrupada İndesit Şampiyonlar Liginde final oynayabileceğine pek ihtimal vermiyordu. Oyuncular tek tek iyi ama bakalım takım olabilecekler mi diye düşünüyorlardı.
Fenerbahçe Acıbadem'in ligde oynadığı 20 maçta maç kaybetmeden sadece 2 set vermesi,Süper Kupada Eczacıbaşını 3-1 yenerek hedeflediği 4 kupadan ilkini alması, Türkiye Kupasında 1 set vererek yarı finale kalmış olması Türkiye'de Fenerbahçe Acıbadem'i zorlayacak takımın olmamasına bağlanıyordu. Avrupa Şampiyonlar Liginde 10 maçta namağlup olarak Dörtlü Finale kalmasını ise henüz "İtalyan" takımı ile oynanmamasına bağlayanlar vardı.
Voleybolda Avrupanın 1 numaralı kupası kabul edilen Dörtlü Finale ilk katılan TüRK TAKIMI biz değildik. Daha geçen yıl Eczacıbaşı katılmıştı. Bizim oyuncularımızdan daha önce Dörtlü Finalde oynayan oyuncularımız vardı ama FENERBAHÇE ACIBADEM ilk defa DÖRTLÜ FİNALE katılıyordu ve amacı sadece katılmak değil KAZANMAKTI.
Voleybol gibi moral motivasyonun çok önemli olduğu bir spor dalında evsahibi ekip ile ilk maç oynamak hiç de kolay değildi. Fenerbahçe Acıbadem'in son dönemlerde oynadığı oyun başta benim olmak üzere bir çok kişinin hoşuna gitmiyordu. Takım kazanıyordu ama sonuç değil oyun bizi endişelendiriyordu. Takımın Dörtlü Finali hedeflediği için antremanlarını bu maçları düşünerek planladıklarını, oyunculara yükleme yapıldığı için oyuncuların yorgun olduklarını düşünüyorduk ve takımın konsantrasyonun da aklının da CANNES da olduğunu söylüyorduk ve ekliyorduk; umarız Cannes'da böyle hatalar yapmayız.
Bugün maçı kazandık ve tarih yazdık. Bu başarıdan dolayı oyuncularımızdan teknik heyete, sponsordan başkana kadar emeği geçen herkesi kutlamak boynumuzun borcudur. Bu gururu yaşattıkları için onlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Ancak bugün KÖTÜ oynadığımız gerçeğini de kabul etmemiz gerek.
Eda'yı Seda'yı , Kaptan Çiğdem'i tanımakta zorlandım desem inanırmısınız. Eda'nın bu kadar kötü servis attığı ve hücumda bu kadar etkisiz kaldığı maç sayılıdır. 8 hücumda sadece 4 sayı almış. 14 serviste ise 4 servis hatası var.
Seda servislerde ve blokta iyi olmasına rağmen hücumda top öldüremedi. 27 hücumda 9 sayısı var. Smaçör olarak bu maçlarda top öldüremezse takım Gamova'ya yüklenmek zorunda kalıyor.
Gamova takımın en çok servis atan oyuncusu olmuş. Bu etkili servis attığının kanıtı. Hücumda en çok topla buluşan oyuncumuz. Ama maçın sonlarında öldürmesi gereken 2-3 hücumu öldürememesini yorulmasından kaynaklandığını düşünüyorum.Yani bugün takımın ayakta kalmayı başarabilen oyuncularımızdan biri.
Nati. Maça iyi başladı Ancak maçın son setinde öyle anlarda öyle kritik hatalar yaptı ki onun klasında bir oyuncuya yakıştıramadım şahsen.Son sette manşeti alamadı hele bir topta rakibe kaçırdı ki Frauke'nin yaptığı feyk yüzünden rakip tek kelime ile saçmaladığından sayıyı alabildik. Ama tecrübesini konuşturdu.Maçın en kritik anlarında yaptıkları ile bu gecenin kahramanı oldu.
Frauke Dricks. Bugün ne yazık ki kötü oynadı. Çok yanlış pas tercihlerinde bulundu. Bence Naz'a daha çok şans verilmeliydi. Yaptığı hatalar nedeniyle ısrar edilmesi çok doğru değildi. Naz oynadığı kısa sürede son dönemlerde yaşadıklarından olumsuz etkilenmediğini, bu yaşında tam bir profesyonel olduğunu gösterdi.
İstatistiklere baktığımda her iki takımında 109 servis attığını bizim 14 onların 13 servis hatası yaptığını, bizim 97 servis karşılamada 6 onların 96 servis karşılamada 6 hatası var. bizim 19 bloğumuza karşılık onların 14 bloğu var. Bu rakamlara bakıldığında her iki takımın birbirine ne kadar yakın olduğu ortaya çıkar. Ancak....
Biz 126 Hücum yapmışız onlar ise 146. Yani bu demek ki bizim savunmamız onlara göre çok iyi imiş. İki takım aynı sayıda servis atar ve aynı sayıda servis karşılarsa ve iki takım arasında 20 hücum farkı varsa bizim defansı iyi yaptığımızı söyleyebilirim.
Evet bugün her zamanki oyunumuzu oynamadığımızı, takım olarak ilk defa Dörtlü Finale katıldığımız için üzerimizdeki baskı ve heyecan dolayısıyla bunun da normal olduğunu düşünüyorum. Yarın oynayacağımız final maçında üzerimizde bu baskının olmayacağını düşünüyorum. Ve Finali kazandığımızda bir ilki başararak TARİHE GEÇECEĞİNİ bilen oyuncularımızın ekstra motivasyon ile bugün yaptıkları basit hataları yapmayacağını ve yarın her zaman ki iyi oyunlarını oynayacaklarını düşünüyorum.Umarım KAZANIR ve TARİH YAZARIZ...

2 Nisan 2010 Cuma

FENERBAHÇE - ARKAS YARIFİNAL 1. MAÇ

En son söylenecek sözü baştan söyleyeyim; MUHTEŞEMDİ...
Maçın başlangıcını izleyemedim. Maçı izlemeye başladığımda 8-3 yenik durumdaydık ne oluyoruz derken aradaki farkı kapadık.8-12 geride iken Emre servis atmaya başladı ve 14-12 oldu. Ama o ne servis atma idi. Bugün çok etkili servis attık. istatistiklerde 73 serviste 6 ace 11 de hata gözüküyor ama maçı izlerken daha çok servis sayısı aldığımız düşünmüştüm.
Hücumlarda çok iyi idik. Ama ben daha çok takımın savunma yapmasındaki arzusunu, isteğini beğendim. Her topa atladılar, her topu çıkarmak için mücadele ettiler. Erkek voleybol maçlarında topun oyunda kaldığı çok ralliye rastlamak pek mümkün değildir. Ama bugün iyi ralliler izledik. Hele ikinci sette bir sayı vardı her iki takımda çok iyi savunma yaptılar ve etkili hücumlar yaptılar ama en sonunda sayı bizim oldu. Bu maçtan büyük bir keyif aldım.
Özkan'ın 3 blok sayısı var ve maç içinde çok iyi savunma yaptı ama hücumu çok kötü idi. Gardnerin ise hücumları çok iyi idi ve hatırladığım kadarıyla en yüksek yüzdeli hücumu bu maç. Coskoviç yine çok etkili smaç servisler attı. Arka ortadan yaptığı hücumlar etkili oldu. Manşet karşılaması da iyi idi. Divis de bana göre bugün iyi oynayanlardandı. Libero Serkan ise son zamanlarda gördüğüm en iyi oyununu ortaya koydu. Bana göre bu maçın adamı EMRE idi. Tek kelime ile Helal olsun ona.
Takım olarak çok iyi idik. Burada Demeter'e tebriklerimizi sunmak ve bu maçtaki oyunumuz dolayısıyla kutlamamız gerekiyor. Ancak merak ediyorum bu takımda neden hiç oyuncu değişikliği yapmıyor.
Son bir soru da her zaman 12. adam olarak övdüğümüz taraftarımıza. Bu takımın maçlarına gelmek için daha ne bekliyorsunuz? Sponsoru olmayan bu takım en az kendisi kadar güçlü takımlarla bu kadar zorlu mücadele ederken neden ona sahip çıkmıyor, onu yalnız bırakıyorsunuz. Fenerbahçe Acıbadem'e sahip çıktığımız kadar bu takıma da sahip çıkmamız gerekmez mi?